Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Sıradışı Bir Kahramanlık Arketipi MacGyver

Bugünlerde neredeyse tüm bilimkurgu anlatılarının yapay zekaya yoğunlaştığı bir dönemde sizlere 80’lerden yani çocukluğumda etkisinde kaldığım ve mühendisliği seçmemde de rol oynayan en sevdiğim diziden bahsedeceğim. MacGyver… Gücün sürekli tırmandırıldığı süper kahramanlık çağında MacGyver, sorunları zekâ yoluyla çözen bambaşka bir figür ortaya koydu. MacGyver’ın silah taşımayı reddedişi bir taktik değil, dizinin felsefi omurgasını belirleyen ahlaki bir duruştu. Ana akım aksiyon anlatılarının hâkim olduğu bir dönemde, şiddet ve militarize edilmiş erkeklik ideali yüceltilirken MacGyver sessizce; zekânın, itidalin ve empatinin güçsüzlük değil aslında kuvvet olduğunu ileri sürüyordu. MacGyver’ın ataç, koli bandı ya da çikolata parçası gibi sıradan nesneleri hayat kurtaran çözümlere dönüştüren doğaçlama yöntemleri, yıkım yerine yeterlilik anlayışını temsil ediyordu. Bu çözümler asla zarar vermek için değil; kaçmak, korumak veya tehlikeyi etkisiz hâle getirmek için tasarlanmıştı. Onun ...
En son yayınlar

Kesişen Hayatlar - Kurgu mu Gerçek mi?

Öncelikle Pelin Esmer filmlerinden İşe Yarar Bir Şey'i izlediğimi belirterek söze gireyim. O nedenle bu yeni filmden de ne beklemem gerektiğini az çok tahmin ediyordum.  Film, Söke’de büyüyen ve Söke'de bir otelde çalışan genç kız ile İstanbul’da yaşayan ünlü bir yönetmenin kesişen hayatlarını anlatıyor.  Klasik bir ünlü-hayran metni gibi düşünülebilecekken olay örgüsü tüm klişeleri yerle yeksan ediyor. Her sahne adeta basmakalıp Hollywood romantik komedilerine, epik romantizmine meydan okuyor. Spoiler olmaması açısından sahneleri bir bir açıklamayacağım. Ancak kurgu mu gerçek mi sorusunun ötesinde grift hayatlar, iç içe geçmiş hikayeler ve her karesi ince ince düşünülmüş ve dokunmuş bu esere hayran kaldım. Bir kere son sahnede kavuşan aşıklar yok, şok ve dram etkisini artırmak için aile içi şiddetin doruklarında dolaşan arabesk soslu bir anlatıma da rastlamıyorsunuz. Hikaye usul usul açılıyor. Olaylar kendini sezdiriyor. Kafamıza çakılmıyor. Psikolojik göndermeler sembolik an...

Ofis Günü - Kadıköy Karaköy Vapurunda

 

Anti Kişisel Gelişim

Bu 3 kitabı okuyorum şu günlerde. Kişisel gelişime tepki olarak eleştirel bir gözle yazılmış. Kişisel gelişimin kriptoniti ya da anti tezi olabilir mi tartışılır...Bitirince görüşlerini burada paylaşacağım...  O zamana dek dilerseniz EkDergi'de bu konuya dair yazdığım makaleyi okuyabilirsiniz :)  Sevgiler

Kocaeli Kitap Fuarı'nda Bir Gün...

Tarihe Not Düşelim :) Bugün birkaç aydır beni endişelendiren bir sağlık sorunumun o kadar da ciddi olmadığını, en azından ameliyat gerektirmediğini ve düzenli kontrolle idare edilebileceğini öğrenmenin verdiği rahatlıkla akşam Kocaeli Kitap Fuarı'nda Tüm Sanatçılar ve Şairler Deneği'nin bir söyleşisine katıldık.  Öncesinde çevirmeni olduğum Pegasus ve Say Yayınları standlarına uğrayıp biraz sohbet ettik. Satın aldığımız kitapları ekte bilgi ve görüşlerinize sunarım :))  Şaka bir yana Mutluluk Projesi'ne 2026'da başlayacağım. Yapay Zeka 101'e ise elimde okunmayı bekleyen 3-4 kitabı bitirdikten sonra... AI ile ilgili ne kadar çok şey öğrensem azdır. Kullanıcısıyım ama mantığını da daha derinden kavramak istiyorum. Çıkış noktasını ve bunun gibi şeyleri...İşte böyle  

Çöp Enstalasyonu

Biz niye böyleyiz acaba? “İnsan ol buraya izmarit ve çöp atma!” panosunu görüp gözlerinizi deviriyor olabilirsiniz ama işin komik kısmı panonun hemen altının çöp ve izmarit dolu olması. Demek ki uyarı yazısı astıracak kadar insanlıktan çıkmışız! Gerçekten, bir pankart ya da tabela olmasa nasıl bir manzarayla karşılaşacağız? Herhalde bazı insanlar, “çöp atmak benim doğaya katkım, karıncalar toplayacak” diye düşünüyor. Tıpkı yere çöp atanları uyaranları "Çöpçüler işsiz mi kalsın?" diye aklı evvellik ve pişkinlikle püskürttüğümüz gibi... Oysa doğa bu işlerde oldukça disiplinli. Mesela tavşan asla ormanda poşet bırakmaz, kediler dışkılarını bile gömer, ağaçlar ise yapraklarını dökerken etrafa karışık plastikler saçmaz. Çoğu bitki ve hayvan, kendi yaşam alanlarını kirletmeye hiç niyetlenmez. Onlar bu işin estetiğini ve düzenini içgüdüsel olarak bilir. İnsan olarak bizler ise, uyarı panolarına rağmen hâlâ doğayı çöplük sanıyoruz. Acaba doğa ile aramızdaki bu farkı bir gün kapatabil...

Coffee, Cats, Clichés...

Writers, apparently, are a curious species who cannot lift a pen without a steaming cup of coffee within reach and a cat draped dramatically across their keyboard. One would think inspiration arrives only after the feline has shed a respectable amount of fur on the manuscript, and the coffee has reached just the right degree of lukewarm despair. This image, peddled with such persistence, has hardened into an archetype, as though the muses themselves refuse to visit unless one lives in a small apartment filled with half-finished notebooks, chipped mugs, and paw prints on the margins. The truth, of course, is that creativity has never cared much for props. It does not require a cat, a cafetière, or a particular brand of melancholy. Yet people cling to these tropes with admirable devotion, as if genuine imagination might dissolve in their absence. Perhaps it is comforting to believe that genius can be coaxed into existence by adopting the right accessories. But reducing creativity to a l...