Ana içeriğe atla

Köy Enstitüleri Dosyası - Türk Rönesansı

 


Hazırlayan: Ahmet Özgür Türen

Destek Yayınları 

1-3. Baskı, Haziran 2018 

Kitaba dair en etkilendiğim yorumlara geçmeden önce Yaşar Kemal'den Köy Enstitüleri ile ilgili şu alıntıyla başlayayım:

"Ben üç şeyle övünmesini isterim Türkiye'nin: Atatürk'ün gerçekleştirdiği kendine dönüş ve bağımsızlık politikası, köy enstitüsü kurucularından Hakkı Tonguç'un gerçekleştirdiği demokratik eğitim ve Nazım Hikmet'in getirdiği insancıl, ulusal şiir."

Pakize Türkoğlu kız öğrencilerin okumasına karşı çıkanların ve köy kızları elden gidiyor diye propaganda yapanların arka planda taşıdıkları düşünceleri şu şekilde dile getirmektedir:

"Çünkü onlar köy kızlarının ancak kendileri için hizmetçi, besleme, odalık olabileceklerine koşullanmışlardı. Çünkü köy kızları okursa ağaların çiftlik evlerinde elden ele, babadan oğula devredilen, örselenmiş, incitilmiş, iğfal edilmiş, dünyaları zindan edilmiş kadınları, kızları bulamayacaklardı. Meclis kürsüsünde, Enstitülerin kızların iyi korunmadığı ya da ağır iş yaptırıldığı savında bulunan mülletvekillerinin evlerinde nice yetenekli köylü kızı karın tokluğuna besleme, hizmetçi olarak çalışıyordu. Bu çok doğaldı onlar için. Doğal olmayan, köy kızlarının Öğretmen olması, yüksek öğrenim görmesi, keman çalması, opera yapması, motosiklete binmesi ve bilinçlenmesiydi. Köy kadınına bu olanağı sağlayanlar, bu onurlu geleceği uygun görenler atılmalı, geri çekilmeliydi. Onlar hizmetçisiz, beslemesiz, odalıksız ne yapacaklardı..."   

İsmail Hakkı Tonguç Demokrasiyi şu şekilde tanımlar:

"Demokrasinin iki çeşidi vardır. Biri zor ve gerçek olan, öbürü de kolayı, oyun olanı. Topraksızı topraklandırmadan, işçinin durumunu sağlama bağlamadan, halkı esaslı bir eğitimden geçirmeden olmaz birincisi, köklü değişiklik ister. Bu zor ama gerçek demokrasidir. İkincisi kağıt ve sandık demokrasisidir. Okuma yazma bilsin bilmesin, toprağı işi olsun olmasın, demagojiyle serseme çevrilen halk, bir sandığa elindeki kağıdı atar. Böylece kendi kendini yönetmiş sayılır. Bu oyundur, kolaydır. Amerika bu demokrasiyi yayıyor işte. Biz demokrasinin kolayını seçtik. Çok şeyler göreceğiz daha..."


Kitaptan bir alıntı daha...

"Mustafa Kemal bir gün yanında bulunanlara : "Türk Milleti ne zaman kendini kurtulmuş sayabilir? diye sorar. Yanındakiler doğal olarak görüşlerini bildirirler. Sonra Hasan Ali Yücel söz alır: "Paşam" der, "Türk Milleti ne zaman kurtarıcı arama ihtiyacını duymayacak hale gelirse o zaman kurtulmuş olur." Mustafa Kemal bunun üzerine "Bu çocuğun ileri attığı, üstünde bizi derin derin düşündürmeye değer bir fikirdir." diyerek takdirlerini bildirir. 


Bu çarpıcı araştırma okunmaya değer ve okunmalı 


Kitap Değerlendirmesi: Nilüfer Çakar 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hakikati Arayanlar Fikir Hırsızlarına Karşı

  Sevgili İçerik Üreticisi Dostum, “Dostum” diyorum, çünkü seni hiç tanımasam da niyetlerini, egonu, gizli kıskançlıklarını ve hangi açmazlardan geçmekte olduğunu çok iyi seziyorum. Yolların, daha önce pek çok benzerinin geçtiği tanıdık patikalara çıkıyor. 2003’ten bu yana yayın dünyasında, fikir hırsızlığından intihale, kopyadan taklide türlü girişimlere şahit olmuş ve maruz kalmış biri olarak diyorum ki sandığın kadar “görünmez” değilsin. “Az takipçili bir çevirmen / editör fikirlerinin çalındığını anlamaz, anlasa da ispatlayamaz” diye düşünüyorsun. Yanılıyorsun :) Bu yanılgının sonuçlarını bir kısmı hâkim karşısında, bir kısmı da arabuluculuk masasında acı şekilde öğrendi. Sosyal medyada ve bloğumda paylaştıklarım buzdağının yalnızca görünen kısmı. Daha fazlası var ve doğru zamanda, doğru yerde ortaya çıkmayı bekliyor. Sen de biliyorsun ki kendi birikimin yetersiz; sosyal çevre ve imkanların da seni sadece bir yere kadar taşıyor. O yüzden sağa sola bakınıp “ne koparabilirim” ...

İçerik Üreticilerine Açık Çağrı

  Yazarlar, çevirmenler, metin yazarları, reklam yazarları… Bu çağrı, yaşamını kalemiyle idame ettiren herkese... 2003’ten bu yana yazın dünyasının farklı alanlarında çalışan biri olarak,  sizleri yapay zekâ ile içerik üretimi konusunda biraz sağduyuya davet ediyorum. 1980 doğumluyum. Analogdan dijitale geçen son neslin bir temsilcisi olarak söylüyorum: Yapay zekâ ile yazılmış metinler orijinal kalemden çıkanlarla karşılaştırıldığında sırıtıyor. İlk birkaç cümlede, birkaç anahtar kelimede kendini ele veriyor.  Ve benim gibi bunu şıp diye anlayan çok fazla içerik üreticisi var. Ne kadar uğraşsanız da, şu anki haliyle hiçbir yapay zekâya  otantik bir üslup, ruh ya da karakter kazandıramıyorsunuz. (En azından şimdilik… ) ChatGPT dahil birçok araç, “marketing” jargonuna bulanmış, keyword’lerle dolu, tanıdık, tekdüze, yapay bir dil kullanıyor. Ve bu da metinlerin güvenilirliğini ve inandırıcılığını yitiriyor. Bu, özellikle de yıllanmış içerik üreticileri için kabul ...

Kaldığımız Yerden Devam

Tekrar Merhaba :) Bir süredir yazılarıma ara vermiş olsam da, kelimelerle kurduğum köprüyü yeniden inşa etmenin zamanı geldi. 2023’te bıraktığım yerden, yeni gözlemler ve taze bir bakış açısıyla devam ediyorum. Bu süreçte hem dünyada hem de kendi yaşamımda pek çok şey değişti; bu değişimlerin bana kattığı derinlik, yazılarımın da yolculuğuna yansıyacak. Bundan böyle bloğumda kitap değerlendirmelerine, iklimsel ve çevresel gelişmelere, sanatın ilham verici dünyasına dair paylaşımlara daha fazla yer vereceğim. Hem eleştirel hem de merak dolu bir gözle, okuduklarımı, gördüklerimi ve düşündüklerimi sizlerle paylaşmayı dört gözle bekliyorum. Yazılarımda, sadece bilgi vermek değil, aynı zamanda birlikte düşünebileceğimiz, tartışabileceğimiz ve ilham alabileceğimiz bir alan açmak niyetindeyim. Nilüfer Şen Çakar