Ana içeriğe atla

MUTLU OLMA SANATI


Özgün Adı: The Conquest of Happiness
Çevirmen: Yunus Sağlamtürk

İlk Baskılar: Varlık Yayınları
8. Baskı : Say Yayınları, 2019

ISBN 978 - 605 - 02 - 0240 - 3



Kitabın tanıtım bülteni şu şekilde:


"Mutlu Olma Sanatı Bertrand Russell’ın iyi bir yaşam sürmek isteyenlere sunduğu bir reçetedir. Kişisel Gelişim kitaplarının vermeyi vaat ettiği ama veremediği mutluluk sırlarını açıklar. Russell’a göre mutluluk birtakım insanların bizim elimizden alabileceği temel insan haklarından biri değildir. Kişi mutluluğa başkalarını suçlayarak değil, belirlediği hedeflere erişmek için mücadele ederek ve bu mücadele sırasında eğlenerek ulaşır. Üstelik kişi bu mücadeleyi iç dünyasına değil, sosyal yaşamına dönerek vermelidir.

Deyim yerindeyse, Mutlu Olma Sanatı, kişisel gelişim vaat eden bir popüler felsefe kitabıdır."

Bertrans Russell'ın kendi yadığı önsözünden bir alıntı paylaşmak istiyorum:

"Bu kitap ne bilim insanları için yazılmıştır, ne de pratik bir problemi sadece söz konusu edilecek bir şey sananlar için. Önünüzdeki sayfalarda ne bir felsefe ne de geniş bir bilgi vardır. Amacım sağduyu ürünü olduklarını düşündüğüm görüşleri burada bir araya getirmektir. Okura sunulan reçeteler üzerindeki savım da, bunların deneyimlerim ve gözlemlerimle doğrulandıkları, bir de bunlara uygun hareket ettğimde mutluluğumu arttırdıklarıdır. Bu bakımdandır ki, mutluluğun tadını çıkarmak yerine mutsuzluk acısı çeken, kadın-erkek birçok kişinin, durumlarını anlayıp kurtulma yollarını bu kitapta bulabilecekleri umudunu beslemekteyim. Şuna da inanmaktayım ki, bu kitabı yazmama yol açan iyi niyet gibi doğru yönde harcanacak bir çabayla birçok kişi mutluluğa kavuşabilir.  B.R. "

Russell kitabında felsefe ve geniş bilgi olmadığını söyleyerek alçakgönüllülük etmiş. Aslında tam tersi. Günümüzün değme kişisel gelişim kitaplarına da taş çıkaran cinsten tespitler, her çağda geçerli bilgece sözler ve tavsiyeler sunarak ayağı yere basan bir mutluluğun tarifini vermiş kendisi. Okumaktan keyif aldığım ve bir çırpıda bitirdiğim bir kitap oldu kısacası...

Nilüfer Şen 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İçerik Üreticilerine Açık Çağrı

  Yazarlar, çevirmenler, metin yazarları, reklam yazarları… Bu çağrı, yaşamını kalemiyle idame ettiren herkese... 2003’ten bu yana yazın dünyasının farklı alanlarında çalışan biri olarak,  sizleri yapay zekâ ile içerik üretimi konusunda biraz sağduyuya davet ediyorum. 1980 doğumluyum. Analogdan dijitale geçen son neslin bir temsilcisi olarak söylüyorum: Yapay zekâ ile yazılmış metinler orijinal kalemden çıkanlarla karşılaştırıldığında sırıtıyor. İlk birkaç cümlede, birkaç anahtar kelimede kendini ele veriyor.  Ve benim gibi bunu şıp diye anlayan çok fazla içerik üreticisi var. Ne kadar uğraşsanız da, şu anki haliyle hiçbir yapay zekâya  otantik bir üslup, ruh ya da karakter kazandıramıyorsunuz. (En azından şimdilik… ) ChatGPT dahil birçok araç, “marketing” jargonuna bulanmış, keyword’lerle dolu, tanıdık, tekdüze, yapay bir dil kullanıyor. Ve bu da metinlerin güvenilirliğini ve inandırıcılığını yitiriyor. Bu, özellikle de yıllanmış içerik üreticileri için kabul ...

Kaldığımız Yerden Devam

Tekrar Merhaba :) Bir süredir yazılarıma ara vermiş olsam da, kelimelerle kurduğum köprüyü yeniden inşa etmenin zamanı geldi. 2023’te bıraktığım yerden, yeni gözlemler ve taze bir bakış açısıyla devam ediyorum. Bu süreçte hem dünyada hem de kendi yaşamımda pek çok şey değişti; bu değişimlerin bana kattığı derinlik, yazılarımın da yolculuğuna yansıyacak. Bundan böyle bloğumda kitap değerlendirmelerine, iklimsel ve çevresel gelişmelere, sanatın ilham verici dünyasına dair paylaşımlara daha fazla yer vereceğim. Hem eleştirel hem de merak dolu bir gözle, okuduklarımı, gördüklerimi ve düşündüklerimi sizlerle paylaşmayı dört gözle bekliyorum. Yazılarımda, sadece bilgi vermek değil, aynı zamanda birlikte düşünebileceğimiz, tartışabileceğimiz ve ilham alabileceğimiz bir alan açmak niyetindeyim. Nilüfer Şen Çakar

Dijital Çağda Entelektüel Üretimin Paradoksu

  Günümüz kültürel ve entelektüel üretim ortamında, sanatçılar, bilim insanları ve yazınsal/düşünsel üreticiler, yaratıcı emeklerini görünür kılma zorunluluğu ile karşı karşıya. Dijital ve sosyal medya platformlarının hegemonik etkisi, üreticileri adeta birer pazarlamacı veya reklamcı gibi hareket etmeye mecbur bırakmakta; üretimin kendisi, görünürlük stratejileri ile şekillenen bir rekabet alanına tabi kılınmaktadır. Bu durum, J. S. Mill’in “yaratıcı özgürlük” ve Hannah Arendt’in “insani faaliyetlerin hiyerarşisi” üzerine kurduğu düşünceleri çağrıştıracak biçimde, derin çalışma, odaklanma ve içe dönük üretim süreçlerini sistematik olarak baskılamakta; dolayısıyla yaratıcı potansiyelin önemli bir kısmı, görünürlük ve tanıtım zorunlulukları için tahsis edilen zamana dönüşmektedir. Sosyal medyanın zorunlulukları, üreticileri kendi alanlarının dışındaki iletişim ve PR faaliyetlerine yönlendirerek, üretken zamanın ve yaratıcı enerjinin kaybına yol açıyor. Bourdieu’nün kültürel sermaye...