Ana içeriğe atla

Rocky Neden İyi Bir Motivasyon Filmidir?

 



Slyvester Stallone 1976'da 8 filmlik Rocky serisinin ilk filmi olan Rocky gösterime girdiğinde filmine güveniyor olmalıydı. 

Yoksa senaryosunu kendi yazdığı filminden emin olmasa birçok prodüktör ve yapımevine götürerek kapı kapı dolaşmazdı.

Nitekim film zaman içinde "Adrian!" diye haykıran Rocky Balboa'nın zaferiyle sonuçlanarak kült motivasyon filmleri arasındaki yerini aldı. 

Bill Conti'nin Gonna Fly Now adlı soundtrack'inin de bunda payı büyük. 

Sabah gün ağarmadan bardağının içine yumurta sarısını kırıp içtikten sonra sokaklarda Gonna Fly Now eşliğinde yalnız başına koşu antremanına çıkan İtalyan Aygırını hangimiz unutabiliriz?

Filmin başarısında önemli bir nokta da bence sadece sıkı antreman yapan boksörümüz değil. Daha doğrusu filmin değindiği tek nokta "Sıkı Çalış. Başarırsın!" değil.

Filmin bir mesajı da "Kim ne derse desin kendine inan ve güven". Öte yandan senaryodaki Rocky karakterimiz dengeli bir özgüven ve özeleştiri çizgisi çiziyor kendine.

Adrian'la belli belirsiz başlayan romantizim, Adrian'ın ağabeyi, Rocky'yi kabullenene dek ikilinin arasındaki çalkantılı ilişki, sürekli Apollo Creed'i pompalayan basın, her türlü imkana, para, şöhret ve seyirci desteğine sahip Apollo Creed'in ezici etkisi.

Yaşı ve zamanı geçtiği söylenen, çevresi ve mahallesi hatta koçu tarafından bile eziklenen bir anti kahraman görünümündeki Rocky Balboa'nın kendine karşı verdiği mücadele belki de rakibine karşı verdiğinden kat be kat daha büyük.

O nedenle yıllar geçse de Rocky motivasyonu gerçeği değişmeyecek gibi görünüyor. 

İçerik Yazarı: Nilüfer Çakar 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İçerik Üreticilerine Açık Çağrı

  Yazarlar, çevirmenler, metin yazarları, reklam yazarları… Bu çağrı, yaşamını kalemiyle idame ettiren herkese... 2003’ten bu yana yazın dünyasının farklı alanlarında çalışan biri olarak,  sizleri yapay zekâ ile içerik üretimi konusunda biraz sağduyuya davet ediyorum. 1980 doğumluyum. Analogdan dijitale geçen son neslin bir temsilcisi olarak söylüyorum: Yapay zekâ ile yazılmış metinler orijinal kalemden çıkanlarla karşılaştırıldığında sırıtıyor. İlk birkaç cümlede, birkaç anahtar kelimede kendini ele veriyor.  Ve benim gibi bunu şıp diye anlayan çok fazla içerik üreticisi var. Ne kadar uğraşsanız da, şu anki haliyle hiçbir yapay zekâya  otantik bir üslup, ruh ya da karakter kazandıramıyorsunuz. (En azından şimdilik… ) ChatGPT dahil birçok araç, “marketing” jargonuna bulanmış, keyword’lerle dolu, tanıdık, tekdüze, yapay bir dil kullanıyor. Ve bu da metinlerin güvenilirliğini ve inandırıcılığını yitiriyor. Bu, özellikle de yıllanmış içerik üreticileri için kabul ...

Kaldığımız Yerden Devam

Tekrar Merhaba :) Bir süredir yazılarıma ara vermiş olsam da, kelimelerle kurduğum köprüyü yeniden inşa etmenin zamanı geldi. 2023’te bıraktığım yerden, yeni gözlemler ve taze bir bakış açısıyla devam ediyorum. Bu süreçte hem dünyada hem de kendi yaşamımda pek çok şey değişti; bu değişimlerin bana kattığı derinlik, yazılarımın da yolculuğuna yansıyacak. Bundan böyle bloğumda kitap değerlendirmelerine, iklimsel ve çevresel gelişmelere, sanatın ilham verici dünyasına dair paylaşımlara daha fazla yer vereceğim. Hem eleştirel hem de merak dolu bir gözle, okuduklarımı, gördüklerimi ve düşündüklerimi sizlerle paylaşmayı dört gözle bekliyorum. Yazılarımda, sadece bilgi vermek değil, aynı zamanda birlikte düşünebileceğimiz, tartışabileceğimiz ve ilham alabileceğimiz bir alan açmak niyetindeyim. Nilüfer Şen Çakar

Dijital Çağda Entelektüel Üretimin Paradoksu

  Günümüz kültürel ve entelektüel üretim ortamında, sanatçılar, bilim insanları ve yazınsal/düşünsel üreticiler, yaratıcı emeklerini görünür kılma zorunluluğu ile karşı karşıya. Dijital ve sosyal medya platformlarının hegemonik etkisi, üreticileri adeta birer pazarlamacı veya reklamcı gibi hareket etmeye mecbur bırakmakta; üretimin kendisi, görünürlük stratejileri ile şekillenen bir rekabet alanına tabi kılınmaktadır. Bu durum, J. S. Mill’in “yaratıcı özgürlük” ve Hannah Arendt’in “insani faaliyetlerin hiyerarşisi” üzerine kurduğu düşünceleri çağrıştıracak biçimde, derin çalışma, odaklanma ve içe dönük üretim süreçlerini sistematik olarak baskılamakta; dolayısıyla yaratıcı potansiyelin önemli bir kısmı, görünürlük ve tanıtım zorunlulukları için tahsis edilen zamana dönüşmektedir. Sosyal medyanın zorunlulukları, üreticileri kendi alanlarının dışındaki iletişim ve PR faaliyetlerine yönlendirerek, üretken zamanın ve yaratıcı enerjinin kaybına yol açıyor. Bourdieu’nün kültürel sermaye...