Ana içeriğe atla

Sanat Tarihi: Sıradışı Bir Disiplin

 


Ali Akay

Yapı Kredi Yayınları 

1. Baskı: İstanbul, Ekim 2006
2. Baskı: İstanbul, Ocak 2003 

Bu kitabı yaklaşık 3 sene önce almış ve okumuştum. Kütüphanemi düzenlerken arka raflardan birinde kaldığını fark ettim. Bloğumda paylaşmamışım. Ama değerli bir eser.

Kitap Ali Akay'ın ön sözü ile başlıyor. Aşağıda buradan bir alıntı paylaşıyorum:

"Akademi ve üniversite dünyası disiplinlerin birleşerek başka formlara girmesini hala tamamıyla kabul etmiş değil; ama her şeye rağmen sosyal bilimler ve sanatlar arasındaki geçişlilikleri vurgulamak açısından baktığımızda bazı açılmalar da yapılmıyor değil."

Kitapta Ali Akay ile Jean Baudrillard, Georges Didi -Huberman, Stephen Wright, Hubert Damish Edward Lucie Smith, Nicolas Bourriaud ve Uwe Fleckner'in söyleşileri bulunuyor.

Jean Baudrillard: "Bireyin kimliği, burjuva olsun, hümanist olsun, aydınlanmadan gelen bir kimlik değil; sentez bir kimlik."

Stephen Wright: " Sanat üretilmiş kendine özgülükler değil, kendine özgülüklerin üretilme biçimi olarak algılanmalıdır." 

Hubert Damisch: "Beni ilgilendiren sanat tarihi değil, sanat üstüne neyin sorgulanacağı."

Nicolas Bourriaud: "Bir taraftan gelenekselciliğe, bir taraftan da globalleşmenin getirdiği tektipleşmeye karşı direniş yeni bir modern ruh yaratıyor."





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İçerik Üreticilerine Açık Çağrı

  Yazarlar, çevirmenler, metin yazarları, reklam yazarları… Bu çağrı, yaşamını kalemiyle idame ettiren herkese... 2003’ten bu yana yazın dünyasının farklı alanlarında çalışan biri olarak,  sizleri yapay zekâ ile içerik üretimi konusunda biraz sağduyuya davet ediyorum. 1980 doğumluyum. Analogdan dijitale geçen son neslin bir temsilcisi olarak söylüyorum: Yapay zekâ ile yazılmış metinler orijinal kalemden çıkanlarla karşılaştırıldığında sırıtıyor. İlk birkaç cümlede, birkaç anahtar kelimede kendini ele veriyor.  Ve benim gibi bunu şıp diye anlayan çok fazla içerik üreticisi var. Ne kadar uğraşsanız da, şu anki haliyle hiçbir yapay zekâya  otantik bir üslup, ruh ya da karakter kazandıramıyorsunuz. (En azından şimdilik… ) ChatGPT dahil birçok araç, “marketing” jargonuna bulanmış, keyword’lerle dolu, tanıdık, tekdüze, yapay bir dil kullanıyor. Ve bu da metinlerin güvenilirliğini ve inandırıcılığını yitiriyor. Bu, özellikle de yıllanmış içerik üreticileri için kabul ...

Kaldığımız Yerden Devam

Tekrar Merhaba :) Bir süredir yazılarıma ara vermiş olsam da, kelimelerle kurduğum köprüyü yeniden inşa etmenin zamanı geldi. 2023’te bıraktığım yerden, yeni gözlemler ve taze bir bakış açısıyla devam ediyorum. Bu süreçte hem dünyada hem de kendi yaşamımda pek çok şey değişti; bu değişimlerin bana kattığı derinlik, yazılarımın da yolculuğuna yansıyacak. Bundan böyle bloğumda kitap değerlendirmelerine, iklimsel ve çevresel gelişmelere, sanatın ilham verici dünyasına dair paylaşımlara daha fazla yer vereceğim. Hem eleştirel hem de merak dolu bir gözle, okuduklarımı, gördüklerimi ve düşündüklerimi sizlerle paylaşmayı dört gözle bekliyorum. Yazılarımda, sadece bilgi vermek değil, aynı zamanda birlikte düşünebileceğimiz, tartışabileceğimiz ve ilham alabileceğimiz bir alan açmak niyetindeyim. Nilüfer Şen Çakar

Dijital Çağda Entelektüel Üretimin Paradoksu

  Günümüz kültürel ve entelektüel üretim ortamında, sanatçılar, bilim insanları ve yazınsal/düşünsel üreticiler, yaratıcı emeklerini görünür kılma zorunluluğu ile karşı karşıya. Dijital ve sosyal medya platformlarının hegemonik etkisi, üreticileri adeta birer pazarlamacı veya reklamcı gibi hareket etmeye mecbur bırakmakta; üretimin kendisi, görünürlük stratejileri ile şekillenen bir rekabet alanına tabi kılınmaktadır. Bu durum, J. S. Mill’in “yaratıcı özgürlük” ve Hannah Arendt’in “insani faaliyetlerin hiyerarşisi” üzerine kurduğu düşünceleri çağrıştıracak biçimde, derin çalışma, odaklanma ve içe dönük üretim süreçlerini sistematik olarak baskılamakta; dolayısıyla yaratıcı potansiyelin önemli bir kısmı, görünürlük ve tanıtım zorunlulukları için tahsis edilen zamana dönüşmektedir. Sosyal medyanın zorunlulukları, üreticileri kendi alanlarının dışındaki iletişim ve PR faaliyetlerine yönlendirerek, üretken zamanın ve yaratıcı enerjinin kaybına yol açıyor. Bourdieu’nün kültürel sermaye...