Ana içeriğe atla

Kadınlar, Sanat ve İktidar


Linda Nochlin

Yapı Kredi Yayınları 

Çeviren: Süreyya Evren

1. Baskı: İstanbul, Eylül 2020


Bu kitap Kadınlar, Sanat ve İktidar, Morisot'nun Sütannesi: İzlenimci Resimde Çalışmanın ve Boş Zamanın İnşası, Kaybolmuş ve Bulunmuş: Bir Kez Daha Düşmüş Kadın, Bazı Gerçekçi Kadın Sanatçılar, Florine Stettheimer: Rokoko Bozguncusu, 19. Yüzyıl Sanatında Erotisizm ve Kadın İmgelemi, Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Çıkmadı ve Sanatçı Dizini bölümlerinden oluşuyor.

Linda Nochlin şöyle bir giriş yapmış:

"Bu yazılar, feminist sanat tarihinin doğuşuna ve gelişimine tanıklık eden neredeyse 20 yıla yayılan bir dönemde kaleme alındılar. 1970 yılında "Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Çıkmadı?" yazısını yazmaya giriştiğimde feminist sanat tarihi diye bir şey henüz mevcut değildi: Tüm diğer tarih söylemi formları gibi baştan inşa edilmesi gerekiyordu. Yeni malzemeler araştırılıp bulunmalıydı, teorik bir temel oturtulmalıydı, yavaş yavaş bir metodoloji geliştirilmeliydi. O günde bugüne feminist sanat tarihi, eleştirisi ve daha yakın zamanlarda da toplumsal cinsiyet çalışmaları, sanat tarihi disiplininin önemli dalları haline geldiler ve The Art of Bulletin'de, uzun ve kapsamlı bir makale ile taçlandırıldı."

Kitaptan çarpıcı bir örneği ilgili ve incelenen resim ile paylaşmak istiyorum:

"Kadına dair imgelerin üretiminde ideolojinin etkisi, başka hiçbir yerde, sınıf meseleleri ve toplumsal cinsiyet meselelerinin karıştığı yerlerdeki kadar apaçık değildir. Köylü kadın söz konusu olduğunda, kırsal bölgenin dişisini zamansız, anaç, estetik olarak uzak bir doğa alemiyle ilişkilendirilmek, onun siyasi bir tehdit olabilme potansiyelini - gerçekten de, yabalarla silahlanmış kadınlara dair hatıraların hala kabus gibi akıllarda dolaştığı Fransa'daki gerçekliğini - etkisizleştirmeye hizmet ediyordu. Köylü kadının doğa alemi tarafından asimile edilmesini, kırsal bölgelerdeki yoksulluğu ve çiftçi kadının sürekli kendini öğüten emeğini ve aynı zamanda da köylü kültürüne içkin erkek tiranlığı geleneğine tabi olmasını ussallaştırmaya ve meşrulaştırmaya yardım etti."


Giovanni Segantini'nin İki Anne (Two Mothers) resmi gibi örnekler, ineğin ve kadının anaç işlevleri arasında açık bağlar kurmasıyla anneliği, kadının "doğa" tarafından buyrulmuş görevi olarak destekleyen bir ideolojinin önvarsayımlarını açığa çıkarıyor. Aynı zamanda köylü kadının, saf, basit - yani fazlasıyla doğal - cömert anneliğin Hıristiyan Meryem Ana ve Çocuk imgesinin tarihsel izleriyle dolu ideal göstereni olduğunu ortaya koyuyor."

Kitap resim incelemelerinin feminist sanat tarihi bakış açısından yapıldığı değerli bir kaynak. Kitapta bahsi geçen resimlerin Google'dan araştırması yapılarak okunması daha sağlıklı bir anlayışa imkan verecektir. En azından ben öyle yapıyorum. Sanat Tarihi temel metin niteliğinde bir eser.











 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İçerik Üreticilerine Açık Çağrı

  Yazarlar, çevirmenler, metin yazarları, reklam yazarları… Bu çağrı, yaşamını kalemiyle idame ettiren herkese... 2003’ten bu yana yazın dünyasının farklı alanlarında çalışan biri olarak,  sizleri yapay zekâ ile içerik üretimi konusunda biraz sağduyuya davet ediyorum. 1980 doğumluyum. Analogdan dijitale geçen son neslin bir temsilcisi olarak söylüyorum: Yapay zekâ ile yazılmış metinler orijinal kalemden çıkanlarla karşılaştırıldığında sırıtıyor. İlk birkaç cümlede, birkaç anahtar kelimede kendini ele veriyor.  Ve benim gibi bunu şıp diye anlayan çok fazla içerik üreticisi var. Ne kadar uğraşsanız da, şu anki haliyle hiçbir yapay zekâya  otantik bir üslup, ruh ya da karakter kazandıramıyorsunuz. (En azından şimdilik… ) ChatGPT dahil birçok araç, “marketing” jargonuna bulanmış, keyword’lerle dolu, tanıdık, tekdüze, yapay bir dil kullanıyor. Ve bu da metinlerin güvenilirliğini ve inandırıcılığını yitiriyor. Bu, özellikle de yıllanmış içerik üreticileri için kabul ...

Kaldığımız Yerden Devam

Tekrar Merhaba :) Bir süredir yazılarıma ara vermiş olsam da, kelimelerle kurduğum köprüyü yeniden inşa etmenin zamanı geldi. 2023’te bıraktığım yerden, yeni gözlemler ve taze bir bakış açısıyla devam ediyorum. Bu süreçte hem dünyada hem de kendi yaşamımda pek çok şey değişti; bu değişimlerin bana kattığı derinlik, yazılarımın da yolculuğuna yansıyacak. Bundan böyle bloğumda kitap değerlendirmelerine, iklimsel ve çevresel gelişmelere, sanatın ilham verici dünyasına dair paylaşımlara daha fazla yer vereceğim. Hem eleştirel hem de merak dolu bir gözle, okuduklarımı, gördüklerimi ve düşündüklerimi sizlerle paylaşmayı dört gözle bekliyorum. Yazılarımda, sadece bilgi vermek değil, aynı zamanda birlikte düşünebileceğimiz, tartışabileceğimiz ve ilham alabileceğimiz bir alan açmak niyetindeyim. Nilüfer Şen Çakar

Dijital Çağda Entelektüel Üretimin Paradoksu

  Günümüz kültürel ve entelektüel üretim ortamında, sanatçılar, bilim insanları ve yazınsal/düşünsel üreticiler, yaratıcı emeklerini görünür kılma zorunluluğu ile karşı karşıya. Dijital ve sosyal medya platformlarının hegemonik etkisi, üreticileri adeta birer pazarlamacı veya reklamcı gibi hareket etmeye mecbur bırakmakta; üretimin kendisi, görünürlük stratejileri ile şekillenen bir rekabet alanına tabi kılınmaktadır. Bu durum, J. S. Mill’in “yaratıcı özgürlük” ve Hannah Arendt’in “insani faaliyetlerin hiyerarşisi” üzerine kurduğu düşünceleri çağrıştıracak biçimde, derin çalışma, odaklanma ve içe dönük üretim süreçlerini sistematik olarak baskılamakta; dolayısıyla yaratıcı potansiyelin önemli bir kısmı, görünürlük ve tanıtım zorunlulukları için tahsis edilen zamana dönüşmektedir. Sosyal medyanın zorunlulukları, üreticileri kendi alanlarının dışındaki iletişim ve PR faaliyetlerine yönlendirerek, üretken zamanın ve yaratıcı enerjinin kaybına yol açıyor. Bourdieu’nün kültürel sermaye...