Ana içeriğe atla

ORTA ZEKALILAR CENNETİ



Zülfü Livaneli

Doğan Kitap

1. Baskı: Aralık 2015
24. Baskı Şubat 2018

ISBN: 978 - 605 - 09 -3094 -8

Kitap Orta Zekalılar Cenneti ve Sanat Uzun Hayat Kısa Kitaplarının Yeni Baskısı için Not, Kaideyi Bozan Bir Sanatçıdan, Orta Zekalılar Cenneti, Aşk Egoyu Sever, Deryadan Habersiz Mahiler, Barış Çığlığı, Kar Altında, Çocuk Ustalığı, Daüssıla ve Sadelik ve İhtişam bölümlerinden oluşuyor.

Önsözden Zülfü Livaneli'nin şu çok önemli tespitini alıntılamak istiyorum:

"Orta Zekalılar Cennetini yazdığım yıldan bu yana, Türkiye'de ve dünyada çok şey değişti ama gözlemlerime göre "orta zekalıların" iktidar alanı daha da genişledi, neredeyse başa çıkılmaz bir ortak paydaya dönüştü. Toplum kaliteyi -deyim yerindeyse- kusmaya başladı, iyiliğin yerini kötülük, temizliğin yerini pislik, hakkın yerini haksızlık, kibarlığın yerini kabalık, ahlakın yerini ahlaksızlık alma yolunda epey ileri gidildi."

Bu kitabı okuyalı bir yıl oluyor. Bugün bahsetmemin nedeni aslında gözlemlediğim birkaç saf kötülüğü hayretle karşılamam. Bunlardan birini kısaca anlatayım. Belediyenin ihtiyaç sahipleri için ikinci el giysi ve ayakkabı toplama kutularına yapılan periyodik saldırı. Evet saldırı diyorum çünkü bunun başka bir tanımlaması olamaz. Her hafta zavallı belediye görevlileri kilidi parçalanmış ve yağmalanmış giysi yardımı kutusunu tamir etmek için uğraşıyor. Çareyi en sonunda kutunun yerini değiştirmekte buldular. Bakalım ne kadar dayanacak? Şimdi diyeceksiniz ki ihtiyaç sahibi ya da çöp toplayıcılar filan yapmıştır. Hayır değil. Onlar giysi toplamıyor bir. İkincisi gerçek ihtiyaç sahipleri  ve çöp toplayıcıların çoğu gururlu. Dilencilik yapmak zorunda kalanlar haricindekiler çoğu zaman para ve yemek ikramı tekliflerini bile geri çeviriyor. Meselenin özü şu bu kutuları yağmalayanlar hırsızlar! Evet bildiğiniz hırsızlar. Kutulardan çalıyorlar. Başka yerde satıyorlar. Maalesef. İşte kötülükte sınır tanımayanlarda geldiğimiz son nokta.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İçerik Üreticilerine Açık Çağrı

  Yazarlar, çevirmenler, metin yazarları, reklam yazarları… Bu çağrı, yaşamını kalemiyle idame ettiren herkese... 2003’ten bu yana yazın dünyasının farklı alanlarında çalışan biri olarak,  sizleri yapay zekâ ile içerik üretimi konusunda biraz sağduyuya davet ediyorum. 1980 doğumluyum. Analogdan dijitale geçen son neslin bir temsilcisi olarak söylüyorum: Yapay zekâ ile yazılmış metinler orijinal kalemden çıkanlarla karşılaştırıldığında sırıtıyor. İlk birkaç cümlede, birkaç anahtar kelimede kendini ele veriyor.  Ve benim gibi bunu şıp diye anlayan çok fazla içerik üreticisi var. Ne kadar uğraşsanız da, şu anki haliyle hiçbir yapay zekâya  otantik bir üslup, ruh ya da karakter kazandıramıyorsunuz. (En azından şimdilik… ) ChatGPT dahil birçok araç, “marketing” jargonuna bulanmış, keyword’lerle dolu, tanıdık, tekdüze, yapay bir dil kullanıyor. Ve bu da metinlerin güvenilirliğini ve inandırıcılığını yitiriyor. Bu, özellikle de yıllanmış içerik üreticileri için kabul ...

Kaldığımız Yerden Devam

Tekrar Merhaba :) Bir süredir yazılarıma ara vermiş olsam da, kelimelerle kurduğum köprüyü yeniden inşa etmenin zamanı geldi. 2023’te bıraktığım yerden, yeni gözlemler ve taze bir bakış açısıyla devam ediyorum. Bu süreçte hem dünyada hem de kendi yaşamımda pek çok şey değişti; bu değişimlerin bana kattığı derinlik, yazılarımın da yolculuğuna yansıyacak. Bundan böyle bloğumda kitap değerlendirmelerine, iklimsel ve çevresel gelişmelere, sanatın ilham verici dünyasına dair paylaşımlara daha fazla yer vereceğim. Hem eleştirel hem de merak dolu bir gözle, okuduklarımı, gördüklerimi ve düşündüklerimi sizlerle paylaşmayı dört gözle bekliyorum. Yazılarımda, sadece bilgi vermek değil, aynı zamanda birlikte düşünebileceğimiz, tartışabileceğimiz ve ilham alabileceğimiz bir alan açmak niyetindeyim. Nilüfer Şen Çakar

Dijital Çağda Entelektüel Üretimin Paradoksu

  Günümüz kültürel ve entelektüel üretim ortamında, sanatçılar, bilim insanları ve yazınsal/düşünsel üreticiler, yaratıcı emeklerini görünür kılma zorunluluğu ile karşı karşıya. Dijital ve sosyal medya platformlarının hegemonik etkisi, üreticileri adeta birer pazarlamacı veya reklamcı gibi hareket etmeye mecbur bırakmakta; üretimin kendisi, görünürlük stratejileri ile şekillenen bir rekabet alanına tabi kılınmaktadır. Bu durum, J. S. Mill’in “yaratıcı özgürlük” ve Hannah Arendt’in “insani faaliyetlerin hiyerarşisi” üzerine kurduğu düşünceleri çağrıştıracak biçimde, derin çalışma, odaklanma ve içe dönük üretim süreçlerini sistematik olarak baskılamakta; dolayısıyla yaratıcı potansiyelin önemli bir kısmı, görünürlük ve tanıtım zorunlulukları için tahsis edilen zamana dönüşmektedir. Sosyal medyanın zorunlulukları, üreticileri kendi alanlarının dışındaki iletişim ve PR faaliyetlerine yönlendirerek, üretken zamanın ve yaratıcı enerjinin kaybına yol açıyor. Bourdieu’nün kültürel sermaye...