Ev işlerini sever miyim? Bazen evet bazen hayır. Ne zaman evet? Ne zaman hayır? Tam aklıma güzel fikirler gelmiş oturup yazacakken iş çıkarsa hayır. Uzun süre düşünüp kafam patlayacak gibi olduğunda evet. Sürekli hindi gibi düşünemez ya insan. Bazen de kafa dağıtmalı. Ev işi kimin işidir? Bizim evde ev işlerini bölüştük mesela. Ütü, bulaşık makinesini yerleştirme boşaltma ve kendi çamaşırlarımı yıkama bende. Alışveriş işleri kardeşimde. Yemek annemle babamda. Evin temizliği ortaklaşa. Kendi odamı sadece ben temizlerim. Kimse bir iğnenin yerini bile değiştiremez mesela. Öte yandan erkek kardeşim düzen, tertip meraklısıdır. Bense dağınık değilim ama kendime göre bir düzenim vardır. Evet ben ailemle yaşıyorum. Zorlukları kolaylıkları var. Avantajları dezavantajları da. Öte yandan tamamen yalnız yaşasam herhalde bu kadar üretken olmazdım diye düşünüyorum. Bazen de tam tersini düşünüyorum. Kendime göre üretkenim. Ne kadar üretkenim tartışılır. Geçenlerde çeviri yaparken kendimi boş boş duvara bakarken yakaladım. O anda hemen salona gidip annemle iki çift laf ettim. Balkona çıkıp derin bir nefes aldım. Sonra masamın başına geçtim. Kendime gelmiştim. Masamın başı deyince masanın yeri de önemlidir. Yıllardır masamı odamın her köşesine yerleştirdim rotasyonel olarak. Cam kenarına koyduğumda göğe bakmaktan çalışamadım. Kapı girişine koyduğumda gelip geçen ev ahalisi ister istemez dikkatimi dağıtıyordu. Yatağın ucuna koyunca uykum geldi. Sonuçta en ideal yerleşimi buldum. Burada Feng Shui devreye girdi. Bir ara bu konuyla ilgili bir kitap okumuştum. Gerçeklik payını bilmem ama hoşuma gitmişti. Sonuç olarak dekorasyon işlerinden hoşlanıyorum. Dekor önemlidir. Ahşap kendimi iyi hissettirir. Bunları zaman içinde keşfettim. Dekorasyonda metalden, plastikten pek hoşlanmıyorum nedense. Ama bu benim tercih ve zevkimle alakalı birşey. O iyidir bu kötüdür diyemem. Zevkler ve renkler tartışılmaz diyeceksiniz şimdi duyar gibiyim:) Dekorasyonda tartışılıp tartışılamayacağını bir gün tartışırız.
Sevgili İçerik Üreticisi Dostum, “Dostum” diyorum, çünkü seni hiç tanımasam da niyetlerini, egonu, gizli kıskançlıklarını ve hangi açmazlardan geçmekte olduğunu çok iyi seziyorum. Yolların, daha önce pek çok benzerinin geçtiği tanıdık patikalara çıkıyor. 2003’ten bu yana yayın dünyasında, fikir hırsızlığından intihale, kopyadan taklide türlü girişimlere şahit olmuş ve maruz kalmış biri olarak diyorum ki sandığın kadar “görünmez” değilsin. “Az takipçili bir çevirmen / editör fikirlerinin çalındığını anlamaz, anlasa da ispatlayamaz” diye düşünüyorsun. Yanılıyorsun :) Bu yanılgının sonuçlarını bir kısmı hâkim karşısında, bir kısmı da arabuluculuk masasında acı şekilde öğrendi. Sosyal medyada ve bloğumda paylaştıklarım buzdağının yalnızca görünen kısmı. Daha fazlası var ve doğru zamanda, doğru yerde ortaya çıkmayı bekliyor. Sen de biliyorsun ki kendi birikimin yetersiz; sosyal çevre ve imkanların da seni sadece bir yere kadar taşıyor. O yüzden sağa sola bakınıp “ne koparabilirim” ...
Yorumlar
Yorum Gönder