Uzay araştırmalarının arttığı şu son günlerde NASA'nın atılımları göz dolduruyor. Özellikle Aya ilk kadın astronotun gönderilmesi için atılan adım takdire şayan. Tabi ki dış uzaya açılmamız gerektiğini düşünenlerdenim. Bunun yanında dünyamızı da asla terk etmemeliyiz. Dünya bizim yuvamız. Yaşayabildiği kadar yaşatmalıyız onu. Elimizden geldiğince. Tüm bunları düşünürken aklıma şu soru takıldı. ET dediğimiz dünya dışı varlıklar bizim popüler kültürümüzde ya istilacı ya da dost olarak gösterildi bugüne kadar. Filmlerde, şarkılarda, haberlerde..bazen de UFO'lara inanan insanlara çılgın, deli, kaçık, marjinal gibi yaftalar vuruldu. Peki bir de şöyle düşünelim. Ya UFO'lar gerçekse? Ya ET mevcutsa? Ya bizimle iletişime geçtilerse? Geçmeye çalışıyorlarsa? Bir de kendimizi onların yerine koyalım. Evet basitçe empati yapalım. Onlar bize biz onlara bir ölçüde yabancıyız. Bizim niyetimizden haberdarlar mı? Ya onlar da bizi dost mu düşman mı olarak göreceklerine karar veremiyorlarsa? Burada bebek adımlarıyla ilerlemek, dirsek teması kurmak zorundayız. Uluslararası zeminde geri kalmış toplumların ilerlemesi, ileri toplumların geri kalmışlara el vermesi, dünyayı değiştirme ve dönüştürme adına atılacak önemli adımlardan. Hem insanlık hem dünyadışı varlıklar ile ilgili çocukluktan beri kafa yormuş biri olarak her ilişkide olduğu gibi kazan kazan prensibiyle ilerlemek mutualist bir çerçeve oluşturmak lazım diye düşünüyorum.
Bıyık altından gülenlere not: neden diye düşünenlere neden olmasın? demek isterim :)
Yorumlar
Yorum Gönder