Ana içeriğe atla

ORYANTASYON GÜNÜ


Erasmus uzmanı olarak çalıştığım üniversitede "incoming" (gelen) öğrencilerin üniversiteye uyum sağlamaları için hazırladığımız bir oryantasyon programımız vardı. Bu okuldan okula değişir. Fakat öğrencilerin adaptasyonu için önemli ve gerekli bir süreçtir. Bazı okullarda bir gün bazılarında bir hafta sürer. Gönüllü öğrencilerden oluşan ve buddy sistemi olarak yürüyen Erasmus Klubü öğrencilerinden de yardım alınır. Genelde öğrencilerin havalimanından alınması, üniversiteye getirilmesi, yurtlara yerleştirilmesi, sömestr başlamadan önce "Orientation Day" (Oryantasyon Günü) düzenlenmesi, akşam yemeği ve kaynaşma partisi ile başlar. Oryantasyon Günü deyip geçmeyin. Başlı başına bir organizasyon ve koordinasyon işidir. Öncelikle öğrencilere oryantasyon Kitapçığı hazırlanır. Üniversitenin tanıtım ofisi, kütüphanesi, spor klubü, sosyal faaliyet ofisi, revir vb bölümlerle ortak hazırlanan bir çeşit rehberdir bu. Tanıtım kitapçığı her şeydir. İstanbul'un tanıtımından tutun da mini bir sözlüğe kadar yok yoktur. Para birimi, yakınlardaki marketler, avm'ler, şehiriçi ulaşım detayları mutlaka yer alır. Tanıtım günü oryantasyon semineri için amfi salon ayarlanması, kitapçıkların taşınması, sunum hazırlanması, kuru pasta çay, kahve, soft drink ikramı için ayarlamalar, üniversite turu, kütüphane gezisi... Akşam tanışma yemeğinde ne yeneceği, ne ikram edileceği, kim hangi masada oturacak, yerleşim düzeni...anlayacağınız detay üstü detay..Fakat eğlenceli de bir süreçtir o ayrı. 

Yine böyle yoğun bir oryantasyon günü...Kitapçıklar hazır, kuru pasta çay kahve servisi hazır. Oryantasyon yapılacak amfi hazır. Öğrencilere güzel bir sunum yaptık. Erasmus koordinatörleri, Erasmus klüp geldi Herkes kendini tanıttı. Bazı öğrenciler ailesiyle gelmiş. Onlara "Çocuklarınız bize emanet. Her zaman ofisimiz onlara açık. Fakat onların birer birey ve üniversite öğrencisi olduğunu da unutmayın" gibisinden birşey söyleyerek program hakkında endişesi olan ailelerin kafalarındaki soru işaretlerini giderdik. Çünkü bakın aileler bazen öyle korumacı oluyor ki çocuk hayatında kendi işini görmemiş. Kendisi için bir talepte bulunmayı bilmiyor. "Dilekçe yazman gerek" dediğimde bir kere bir öğrenci geldi "What is a petition?" dedi. A4 kağıdı verdim. Kağıdın tepesinden karınca duası gibi bir yazıyla yazmaya başladı:) Masamdan kalktım. Toplantı masasına oturttum öğrenciyi. Tek tek gösterdim. İngilizce olarak "Bak" dedim. "Dilekçe şudur. Önce şu tarafa tarih, bu tarafa to whom it may concern, buraya maruzatın, şuraya da saygılarımla deyip imzanı atarsın." Çocukcağız da sağolsun ne dediysem yazdı. Öğrenmeye açık. Sonra işi hallolmuştu. Geldi teşekkür etti. 

Neyse ne diyorduk? Oryantasyon sunumu ve üniversite turu bittikten sonra akşam kaynaşma yemeğine gittik. Bahçesi olan ferah harika bir yer. İçerde dışarda masalar var. Kimi öğrenci içerde kimi dışarda oturmak istiyordu. Kimi vejeteryan, kimi vegan, kimi tavuk yemez, kiminin bazı şeylere alerjisi var. Bazısı yer değiştirmek istiyor. Tüm bunların organizasyonu bende. Bir mutfağa, şefe gidiyorum, bir masa düzenini ayarlıyorum filan. Bir içeri, bir dışarı koşuyorum. Menüyü okuyamayan öğrencilere yemekleri tanıtıyorum. Kim ne içecek, ne ister ne istemez derken bahçede çantamı unutmuşum. Gideyim de alayım diye bir hızla koşarken birden bir zangırtıyla beynimde yıldızlar uçuştu. Bahçeyle iç mekanı ayıran camekana bodoslama dalmışım. Allahtan cam sağlam fakat o zangırdamayla karışık titreme sesi ile ne olduğunu anlamam arasında geçen birkaç saniye bana bir ömür gibi geldi. Güle oynaya şakalaşma sesleri bir anda kesildi. Birkaç kıkırdama bir de dehşetle yanıma koşanlar oldu. Cam kırılmadı ama o an sanki tüm kainat bir anda durup bana döndü. Oklar, ibreler, işaretler sadece beni gösteriyor gibiydi. Yer yarılsa da içine girsem ile şu an buharlaşsam ya da moleküllerime atomlarıma kadar ayrılıp gözden kaybolsam diye düşünceler zihnimden geçti. Hatta bir mikroba dönüşsem ne güzel olurdu dediğimi hatırlıyorum içimden. Dediğim gibi tüm bunlar birkaç saniyede oldu. Ama bana bir yüzyıl gibi geldi. Sonra gülüşmeler, kahkahalar, elimden tutup başıma buz getirelim mi diyen öğrenci sesleri arasında ben de gülmeye başlamışım. Muhtemelen de pancar gibi oldum. O günü hiç unutamayacağım. Güzel ve komik anılarımdan biri olarak kalacak:)

Nilüfer Şen

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hakikati Arayanlar Fikir Hırsızlarına Karşı

  Sevgili İçerik Üreticisi Dostum, “Dostum” diyorum, çünkü seni hiç tanımasam da niyetlerini, egonu, gizli kıskançlıklarını ve hangi açmazlardan geçmekte olduğunu çok iyi seziyorum. Yolların, daha önce pek çok benzerinin geçtiği tanıdık patikalara çıkıyor. 2003’ten bu yana yayın dünyasında, fikir hırsızlığından intihale, kopyadan taklide türlü girişimlere şahit olmuş ve maruz kalmış biri olarak diyorum ki sandığın kadar “görünmez” değilsin. “Az takipçili bir çevirmen / editör fikirlerinin çalındığını anlamaz, anlasa da ispatlayamaz” diye düşünüyorsun. Yanılıyorsun :) Bu yanılgının sonuçlarını bir kısmı hâkim karşısında, bir kısmı da arabuluculuk masasında acı şekilde öğrendi. Sosyal medyada ve bloğumda paylaştıklarım buzdağının yalnızca görünen kısmı. Daha fazlası var ve doğru zamanda, doğru yerde ortaya çıkmayı bekliyor. Sen de biliyorsun ki kendi birikimin yetersiz; sosyal çevre ve imkanların da seni sadece bir yere kadar taşıyor. O yüzden sağa sola bakınıp “ne koparabilirim” ...

İçerik Üreticilerine Açık Çağrı

  Yazarlar, çevirmenler, metin yazarları, reklam yazarları… Bu çağrı, yaşamını kalemiyle idame ettiren herkese... 2003’ten bu yana yazın dünyasının farklı alanlarında çalışan biri olarak,  sizleri yapay zekâ ile içerik üretimi konusunda biraz sağduyuya davet ediyorum. 1980 doğumluyum. Analogdan dijitale geçen son neslin bir temsilcisi olarak söylüyorum: Yapay zekâ ile yazılmış metinler orijinal kalemden çıkanlarla karşılaştırıldığında sırıtıyor. İlk birkaç cümlede, birkaç anahtar kelimede kendini ele veriyor.  Ve benim gibi bunu şıp diye anlayan çok fazla içerik üreticisi var. Ne kadar uğraşsanız da, şu anki haliyle hiçbir yapay zekâya  otantik bir üslup, ruh ya da karakter kazandıramıyorsunuz. (En azından şimdilik… ) ChatGPT dahil birçok araç, “marketing” jargonuna bulanmış, keyword’lerle dolu, tanıdık, tekdüze, yapay bir dil kullanıyor. Ve bu da metinlerin güvenilirliğini ve inandırıcılığını yitiriyor. Bu, özellikle de yıllanmış içerik üreticileri için kabul ...

Kaldığımız Yerden Devam

Tekrar Merhaba :) Bir süredir yazılarıma ara vermiş olsam da, kelimelerle kurduğum köprüyü yeniden inşa etmenin zamanı geldi. 2023’te bıraktığım yerden, yeni gözlemler ve taze bir bakış açısıyla devam ediyorum. Bu süreçte hem dünyada hem de kendi yaşamımda pek çok şey değişti; bu değişimlerin bana kattığı derinlik, yazılarımın da yolculuğuna yansıyacak. Bundan böyle bloğumda kitap değerlendirmelerine, iklimsel ve çevresel gelişmelere, sanatın ilham verici dünyasına dair paylaşımlara daha fazla yer vereceğim. Hem eleştirel hem de merak dolu bir gözle, okuduklarımı, gördüklerimi ve düşündüklerimi sizlerle paylaşmayı dört gözle bekliyorum. Yazılarımda, sadece bilgi vermek değil, aynı zamanda birlikte düşünebileceğimiz, tartışabileceğimiz ve ilham alabileceğimiz bir alan açmak niyetindeyim. Nilüfer Şen Çakar