Ana içeriğe atla

MUTLULUK ENDÜSTRİSİ



MUTLULUK ENDÜSTRİSİ

William Davies 

Sel Yayıncılık

Birinci Baskı: Eylül, 2018

294 Sayfa

26 TL

ISBN: 978 - 975 - 570 - 941 - 3


William Daves, Londra Goldsmith Üniversitesi'nde iktisat üzerine dersler vermektedir. Çalışmalarında neoliberalizme, iktisat tarihine ve iktisat sosyolojisine odaklanmaktadır. Mutluluk Endüstrisi kitap kapağı kitabın içeriğini açıklar niteliktedir:

"Kullanıcılarının duygularını manipüle eden uygulamalar, tüketim alışkanlıklarını şekillendiren reklamlar, motivasyon artırıcı işyeri terapileri, zindelik ve esenlik guruluğu iddiası taşıyan yaşam koçları, spor hocaları, pozitif psikoloji uzmanları ve mutluluk iktisatçıları...Statüye, güce, kariyere ve paraya odaklanmış bu tüketim sarmalı gerçekte neye hizmet ediyor? 

Mutlu olmanın insan varoluşunun tek ideal biçimi olduğunu dayatan yeni nesil kapitalist sistemin yaşamlarımızın kontrolünü nasıl ele geçirdiğini gözler önüne seren Mutluluk Endüstrisi, haz ve mutluluk arayışımızdan faydalanan büyük şirketlerin, piyasaların ve paranın denetimindeki tüketim arzularımıza nasıl yön verdiğini güncel örneklerle açıklayan ve bu sarmaldan çıkmak için yol gösteren bir çalışma."

Kitap, Nasıl Hissettiğinizi Anlamak, Hazzın Fiyatı, Satın Almaya Hazır, Psikosomatik İşçi, Otorize Krizi, Sosyal Optimizasyon, Laboratuvarda Yaşamak, Eleştirel Hayvanlar bölümlerinden oluşmaktadır. 

Kitap zoraki mutluluk ve pozitif düşünce balonuyla toplumların nasıl yönlendirildiğine dair yüzlerce örnekle dolu. 7. bölümdeki mutluluğun inşası başlığında sözü geçen Pittsburgh projesi örneğin her gün 50 milyon tweetin analiz edildiği ve mutluluk trendlerini kümülatif düzeyde belirlemek için oluşturulmuş. Bu ve bunun gibi projelerle ilk önce insanların nasıl, niye, ne şekilde düşünüp hissettiği çözülüyor ve ardından da buna uygun stratejiler geliştirilerek toplumlar kontrol edilmeye çalışılıyor.

Mutluluk Endüstrisi öyle bir çırpıda okunup geçilebilecek bir yapıda değil. O nedenle bölüm bölüm, ara ara okumakta fayda var. Tarihsel manipülasyonları keşfettikçe sinir katsayınız artabilir. İş dünyasında her başarısızlığın bireyin kendi yetersizliği olduğu, tüm sorumluluğun bireyde olduğu, bu zamana dek istediğiniz noktaya gelemediyseniz tek suçlanması gereken kişinin siz olduğu bunun da sebebinin bakış açınızın yanlışlığı olduğu masallarıyla avutulduysanız kitabı uykudan önce okumayın. 

Şu etkili paragrafı paylaşmadan geçmek kitabın hakkını yemek olur kanımca:

"Toplumumuz fazlasıyla bireyci. Piyasalar her şeyi bireysel bir hesapçılık ve bencillik meselesine dönüştürüyor. Sosyal ilişkilerimiz ve kendimizi gerçekleştirme olanağımız pahasına parayı ve bir şeyler elde etmeyi saplantı haline getirmiş durumdayız. Kapitalizm birbirimizle bağlantımızı zayıflatıp çoğumuzu ayrık ve yalnız bırakan bir materyalizm hastalığı yayıyor. Paylaşım sanatını yeniden keşfetmezsek toplumumuz hepten paramparça olacak ve güven imkansız hale gelecek. Arkadaşlık ve diğerkamlıkla ilintili değerleri yeniden inşa etmezsek nihilist bir bıkkınlık batağına saplanacağız." 

Kitap Değerlendirmesi: Nilüfer Şen 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İçerik Üreticilerine Açık Çağrı

  Yazarlar, çevirmenler, metin yazarları, reklam yazarları… Bu çağrı, yaşamını kalemiyle idame ettiren herkese... 2003’ten bu yana yazın dünyasının farklı alanlarında çalışan biri olarak,  sizleri yapay zekâ ile içerik üretimi konusunda biraz sağduyuya davet ediyorum. 1980 doğumluyum. Analogdan dijitale geçen son neslin bir temsilcisi olarak söylüyorum: Yapay zekâ ile yazılmış metinler orijinal kalemden çıkanlarla karşılaştırıldığında sırıtıyor. İlk birkaç cümlede, birkaç anahtar kelimede kendini ele veriyor.  Ve benim gibi bunu şıp diye anlayan çok fazla içerik üreticisi var. Ne kadar uğraşsanız da, şu anki haliyle hiçbir yapay zekâya  otantik bir üslup, ruh ya da karakter kazandıramıyorsunuz. (En azından şimdilik… ) ChatGPT dahil birçok araç, “marketing” jargonuna bulanmış, keyword’lerle dolu, tanıdık, tekdüze, yapay bir dil kullanıyor. Ve bu da metinlerin güvenilirliğini ve inandırıcılığını yitiriyor. Bu, özellikle de yıllanmış içerik üreticileri için kabul ...

Kaldığımız Yerden Devam

Tekrar Merhaba :) Bir süredir yazılarıma ara vermiş olsam da, kelimelerle kurduğum köprüyü yeniden inşa etmenin zamanı geldi. 2023’te bıraktığım yerden, yeni gözlemler ve taze bir bakış açısıyla devam ediyorum. Bu süreçte hem dünyada hem de kendi yaşamımda pek çok şey değişti; bu değişimlerin bana kattığı derinlik, yazılarımın da yolculuğuna yansıyacak. Bundan böyle bloğumda kitap değerlendirmelerine, iklimsel ve çevresel gelişmelere, sanatın ilham verici dünyasına dair paylaşımlara daha fazla yer vereceğim. Hem eleştirel hem de merak dolu bir gözle, okuduklarımı, gördüklerimi ve düşündüklerimi sizlerle paylaşmayı dört gözle bekliyorum. Yazılarımda, sadece bilgi vermek değil, aynı zamanda birlikte düşünebileceğimiz, tartışabileceğimiz ve ilham alabileceğimiz bir alan açmak niyetindeyim. Nilüfer Şen Çakar

Dijital Çağda Entelektüel Üretimin Paradoksu

  Günümüz kültürel ve entelektüel üretim ortamında, sanatçılar, bilim insanları ve yazınsal/düşünsel üreticiler, yaratıcı emeklerini görünür kılma zorunluluğu ile karşı karşıya. Dijital ve sosyal medya platformlarının hegemonik etkisi, üreticileri adeta birer pazarlamacı veya reklamcı gibi hareket etmeye mecbur bırakmakta; üretimin kendisi, görünürlük stratejileri ile şekillenen bir rekabet alanına tabi kılınmaktadır. Bu durum, J. S. Mill’in “yaratıcı özgürlük” ve Hannah Arendt’in “insani faaliyetlerin hiyerarşisi” üzerine kurduğu düşünceleri çağrıştıracak biçimde, derin çalışma, odaklanma ve içe dönük üretim süreçlerini sistematik olarak baskılamakta; dolayısıyla yaratıcı potansiyelin önemli bir kısmı, görünürlük ve tanıtım zorunlulukları için tahsis edilen zamana dönüşmektedir. Sosyal medyanın zorunlulukları, üreticileri kendi alanlarının dışındaki iletişim ve PR faaliyetlerine yönlendirerek, üretken zamanın ve yaratıcı enerjinin kaybına yol açıyor. Bourdieu’nün kültürel sermaye...