Ana içeriğe atla

BRANDWASHED



Martin Lindstrom

Pazarlama ve Reklamcılık Sektörünün Uyguladığı Hilelere Çarpıcı Bir Bakış

Çeviren: Levent Göktem

Optimist Yayınları

Basım: Mayıs 2012, İstanbul 

ISBN: 978 - 605 - 4538 - 37 - 9 

318 Sayfa

34,5 TL

Kitabın kapak tanıtımı şu şekilde başlıyor: 

"Pazarlama ve reklamcılık sektörünün karanlık dünyasına çok çarpıcı bir bakış.

Çocuğunuzun sizden istediği markalı bir oyuncağı ya da çikolatayı aldıysanız, bir kitaba sırf çok satan kitaplar listesinde diye para verdiyseniz, en yeni gençlik modası sizi de esir aldıysa, yatakta iPhone'nunuzu eşinizle aranıza koyuyorsanız, Facebook'ta bir şeyleri beğendiyseniz, bir mağaza kartı için form doldurduysanız veya çantanıza küçük bir şişe antibakteriyel jel attıysanız, markalar sizin de beyninizi yıkamış demektir. 

Pazarlamanın dahi çocuğu Martin Lindstrom, yirmi yıldan uzun süredir marka savaşlarının en ön cephesinde savaşan bir nefer olduğu için bu gerçeği en iyi bilen kişi. Ve şimdi projektörü kendi sektörüne çevirerek reklamcı ve pazarlamacıların, gerçeğin üzerini örtmek, zihnimizi manipüle etmek ve bizi para harcamaya ikna etmek için kullandıkları psikolojik taktik ve numaraları bir bir ifşa ediyor.

Dünyanın en büyük ve en kârlı şirketlerinin yönetim kurulu odaları ve kuytu köşelerinde gördüklerini, kitap için yaptığı araştırmaların sonuçlarıyla birleştiren Lindstrom, pazarlama dünyasının en büyük sırlarından bazılarını okurla paylaşıyor:

* Reklamcılar ve pazarlamacılar, çocuklara, daha anne karnındayken ürün pazarlamaya nasıl başlıyor?

* Çok satan bir dudak nemlendirici gibi bazı kozmetik mamullerin üreticileri, bağımlılık yapıcı maddeleri ürünlerine eklemek için formüllerini nasıl değiştiriyor?

* Yeni beyin taraması odaklı araştırmalara göre heteroseksüel erkekler, reklamlarda yarı çıplak erkek fotoğrafları gördüklerinde neyi düşünüyor? (İpucu: Düşündükleri şey, kız arkadaşları değil.)

* Şirketler, özel hayatımızın en mahrem ayrıntılarını ele geçirmek için dijital verilerimizi nasıl didik didik ediyor ve bu bilgileri kullanarak psikolojik profillerimize uygun şekilde ilan ve teklifleri nasıl tasarlıyor?

* Milyonlarca dolara mal olan ve üç ay süren bir sosyal deneyin sonuçlarına göre, çevremizdeki en güçlü iknacılar kim?"

Kitap Murgon Spurlock'un önsözü, Giriş: Bir Marka Detoksu, Al Bebek Al, Paranoya ve Panik Çığırtkanlığı, Senden Vazgeçemem, Satın Al, Seviş, Baskı Altında, Ah O Tatlı Anlar, Pazarlamacının Royal Flush'ı, Kavanozdaki Umut, Aldığın Her Nefesi İzliyorlar, Bayan Morgenson Ne Alıyorsa Ben de Alacağım bölümlerinden oluşuyor. 

Murgon Spurlock'un önsözünden etkileyici bir bölüm paylaşmak isterim çünkü kitabı güzel özetliyor:

"Martin, pazarlamacıların bizi paramızdan ayırmakta kullandıkları bazı sinsi taktik ve hileleri gösteriyor. Mesela bizi korkutuyor, güzel huzurlu günlerin geride kaldığını (hiç varolmadılar oysa) nefis yollarla hatırlatıyorlar. Mahalle baskısını kullanıyor ve dünyanın geri kalanının yaptığını yapmaz veya aldığını almazsak kendimizi dışlanmış hissedeceğimizi düşündürtüyorlar. Parfümden erkek iç çamaşırına kadar her ürünü satabilmek adına cinselliği kullanıyorlar. Bir şişe suyunu tanıtmaları ya da bir defilede en ön sıraya oturup (300 dolarlık kotların içine soktukları) çöp kadar ince bacaklarını birbirinin üstüne atmaları için şöhretlere katrilyon dolarlar ödüyorlar. Yediğimize, içtiğimize durmadan yeni bir hayat iksiri enjekte ediyor, bizi Cennet'e ve sonsuz hayata götürecek giriş bileti vaat ediyorlar. Ve Brandwashed'da öğreneceklerinizin yanında bunlar daha hiçbir şey."

Evet Buyology sağ ve sol kroşeyse Brandwashed kesin nakavt diyorum. Harika bir kitap. Şiddeti sevmem desteklemem ancak ilgili sömürgenlerin ve sistemin yüzüne tokat gibi bir yanıt. Artı günümüzde halkın kanını emen "medya-şöhret-reklam-magazin" döngüsünün de foyasını enfes biçimde ortaya çıkaran bilimsel bir araştırma. 

Kitap Değerlendirmesi: Nilüfer Şen 





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İçerik Üreticilerine Açık Çağrı

  Yazarlar, çevirmenler, metin yazarları, reklam yazarları… Bu çağrı, yaşamını kalemiyle idame ettiren herkese... 2003’ten bu yana yazın dünyasının farklı alanlarında çalışan biri olarak,  sizleri yapay zekâ ile içerik üretimi konusunda biraz sağduyuya davet ediyorum. 1980 doğumluyum. Analogdan dijitale geçen son neslin bir temsilcisi olarak söylüyorum: Yapay zekâ ile yazılmış metinler orijinal kalemden çıkanlarla karşılaştırıldığında sırıtıyor. İlk birkaç cümlede, birkaç anahtar kelimede kendini ele veriyor.  Ve benim gibi bunu şıp diye anlayan çok fazla içerik üreticisi var. Ne kadar uğraşsanız da, şu anki haliyle hiçbir yapay zekâya  otantik bir üslup, ruh ya da karakter kazandıramıyorsunuz. (En azından şimdilik… ) ChatGPT dahil birçok araç, “marketing” jargonuna bulanmış, keyword’lerle dolu, tanıdık, tekdüze, yapay bir dil kullanıyor. Ve bu da metinlerin güvenilirliğini ve inandırıcılığını yitiriyor. Bu, özellikle de yıllanmış içerik üreticileri için kabul ...

Kaldığımız Yerden Devam

Tekrar Merhaba :) Bir süredir yazılarıma ara vermiş olsam da, kelimelerle kurduğum köprüyü yeniden inşa etmenin zamanı geldi. 2023’te bıraktığım yerden, yeni gözlemler ve taze bir bakış açısıyla devam ediyorum. Bu süreçte hem dünyada hem de kendi yaşamımda pek çok şey değişti; bu değişimlerin bana kattığı derinlik, yazılarımın da yolculuğuna yansıyacak. Bundan böyle bloğumda kitap değerlendirmelerine, iklimsel ve çevresel gelişmelere, sanatın ilham verici dünyasına dair paylaşımlara daha fazla yer vereceğim. Hem eleştirel hem de merak dolu bir gözle, okuduklarımı, gördüklerimi ve düşündüklerimi sizlerle paylaşmayı dört gözle bekliyorum. Yazılarımda, sadece bilgi vermek değil, aynı zamanda birlikte düşünebileceğimiz, tartışabileceğimiz ve ilham alabileceğimiz bir alan açmak niyetindeyim. Nilüfer Şen Çakar

Dijital Çağda Entelektüel Üretimin Paradoksu

  Günümüz kültürel ve entelektüel üretim ortamında, sanatçılar, bilim insanları ve yazınsal/düşünsel üreticiler, yaratıcı emeklerini görünür kılma zorunluluğu ile karşı karşıya. Dijital ve sosyal medya platformlarının hegemonik etkisi, üreticileri adeta birer pazarlamacı veya reklamcı gibi hareket etmeye mecbur bırakmakta; üretimin kendisi, görünürlük stratejileri ile şekillenen bir rekabet alanına tabi kılınmaktadır. Bu durum, J. S. Mill’in “yaratıcı özgürlük” ve Hannah Arendt’in “insani faaliyetlerin hiyerarşisi” üzerine kurduğu düşünceleri çağrıştıracak biçimde, derin çalışma, odaklanma ve içe dönük üretim süreçlerini sistematik olarak baskılamakta; dolayısıyla yaratıcı potansiyelin önemli bir kısmı, görünürlük ve tanıtım zorunlulukları için tahsis edilen zamana dönüşmektedir. Sosyal medyanın zorunlulukları, üreticileri kendi alanlarının dışındaki iletişim ve PR faaliyetlerine yönlendirerek, üretken zamanın ve yaratıcı enerjinin kaybına yol açıyor. Bourdieu’nün kültürel sermaye...