Ana içeriğe atla

FELSEFE NEDİR?




Gilles Deleuze
Felix Guattari

Yapı Kredi Yayınları - 243
Cogito-1

Özgün adı: Qu'est-ce que la Philosophie

Fransızca'dan çeviren: Turhan Ilgaz

1. Baskı: Istanbul, Agustos 1993
12. Baskı: Istanbul, Nisan 2019
ISBN: 978 - 975 - 363 - 088 - 3

Kitabın tanıtımı şu şekilde:

"Felsefe nedir? Başta baslarken degil, sonda, biterken sorulan bir soru. Hem de iki kez: Bir yandan, filozofun 'geç vakitte, yaşlılıkta' sorduğu soru. Öbür yandan, felsefenin sonuna erdiği yüzyılın ertesinde sorulan soru. Kaosa düzen verme çabasında felsefenin karşısına 20. Yüzyılda çıkan yol arkadaşları ya da rakipler olan bilim ve iletişim karşısında felsefenin yerini ve niteliğini yeniden saptamaya çalışan, kavramin birliğini değil, tekilligin, çokluğun kavramını temel alan, kökten ağaca yükselmeyi değil, koksaplar ağında yayılmayı amaçlayan bir metin. Adının ilk bakışta çağristirdiginin aksine bir genel giriş metni değil ama yüzyılımızda felsefe yapmak için bir açılış metni."

Kitap Önsöz, Giriş: Demek ki soru..., Felsefe ve Felsefe, Mantık Bilimi ve Sanat bölümlerinden oluşuyor.

Turhan Ilgaz'ın kitabın türkçelestirilmesinde karşılaştığı zorluklari anlattığı bölümü ilgiyle okudum. " Felsefeyi 'kavramlar yaratmak' olarak tanımlayan, baştan sona kavramlarla iş gören ve bu arada bir takım yeni kavramlar da getiren bir metne, Türkçenin -ne yazik ki- pek cılız felsefe sözlüğünden karşılıklar bulmak kolay olmadı." diyor Turhan Ilgaz. Burada tabi çevirenin mahareti, hem kaynak hem de hedef metine hakimiyeti ve sabrı devreye girmiş belli ki. Sezarın hakkı Sezara. Çevirmenin aktarımdaki onemli rolünü kavramak bakımından gerekli bir açıklama olmus.

Kitaba gelince...Bu kitabi tatilde okurum diye yanima aldım. Fakat plajda okunacak türden bir metin değil tahmin edersiniz ki:) Dolayısıyla sabah erkenden uyanıp sessizlikte sakin kafayla okudum. Kavramlarla ilgili bir başlangıç bölümü var ki başlı başına ayrı bir dünya. Zihnim açıldı.

Kitap değerlendirmesi: Nilüfer Şen 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İçerik Üreticilerine Açık Çağrı

  Yazarlar, çevirmenler, metin yazarları, reklam yazarları… Bu çağrı, yaşamını kalemiyle idame ettiren herkese... 2003’ten bu yana yazın dünyasının farklı alanlarında çalışan biri olarak,  sizleri yapay zekâ ile içerik üretimi konusunda biraz sağduyuya davet ediyorum. 1980 doğumluyum. Analogdan dijitale geçen son neslin bir temsilcisi olarak söylüyorum: Yapay zekâ ile yazılmış metinler orijinal kalemden çıkanlarla karşılaştırıldığında sırıtıyor. İlk birkaç cümlede, birkaç anahtar kelimede kendini ele veriyor.  Ve benim gibi bunu şıp diye anlayan çok fazla içerik üreticisi var. Ne kadar uğraşsanız da, şu anki haliyle hiçbir yapay zekâya  otantik bir üslup, ruh ya da karakter kazandıramıyorsunuz. (En azından şimdilik… ) ChatGPT dahil birçok araç, “marketing” jargonuna bulanmış, keyword’lerle dolu, tanıdık, tekdüze, yapay bir dil kullanıyor. Ve bu da metinlerin güvenilirliğini ve inandırıcılığını yitiriyor. Bu, özellikle de yıllanmış içerik üreticileri için kabul ...

Kaldığımız Yerden Devam

Tekrar Merhaba :) Bir süredir yazılarıma ara vermiş olsam da, kelimelerle kurduğum köprüyü yeniden inşa etmenin zamanı geldi. 2023’te bıraktığım yerden, yeni gözlemler ve taze bir bakış açısıyla devam ediyorum. Bu süreçte hem dünyada hem de kendi yaşamımda pek çok şey değişti; bu değişimlerin bana kattığı derinlik, yazılarımın da yolculuğuna yansıyacak. Bundan böyle bloğumda kitap değerlendirmelerine, iklimsel ve çevresel gelişmelere, sanatın ilham verici dünyasına dair paylaşımlara daha fazla yer vereceğim. Hem eleştirel hem de merak dolu bir gözle, okuduklarımı, gördüklerimi ve düşündüklerimi sizlerle paylaşmayı dört gözle bekliyorum. Yazılarımda, sadece bilgi vermek değil, aynı zamanda birlikte düşünebileceğimiz, tartışabileceğimiz ve ilham alabileceğimiz bir alan açmak niyetindeyim. Nilüfer Şen Çakar

Dijital Çağda Entelektüel Üretimin Paradoksu

  Günümüz kültürel ve entelektüel üretim ortamında, sanatçılar, bilim insanları ve yazınsal/düşünsel üreticiler, yaratıcı emeklerini görünür kılma zorunluluğu ile karşı karşıya. Dijital ve sosyal medya platformlarının hegemonik etkisi, üreticileri adeta birer pazarlamacı veya reklamcı gibi hareket etmeye mecbur bırakmakta; üretimin kendisi, görünürlük stratejileri ile şekillenen bir rekabet alanına tabi kılınmaktadır. Bu durum, J. S. Mill’in “yaratıcı özgürlük” ve Hannah Arendt’in “insani faaliyetlerin hiyerarşisi” üzerine kurduğu düşünceleri çağrıştıracak biçimde, derin çalışma, odaklanma ve içe dönük üretim süreçlerini sistematik olarak baskılamakta; dolayısıyla yaratıcı potansiyelin önemli bir kısmı, görünürlük ve tanıtım zorunlulukları için tahsis edilen zamana dönüşmektedir. Sosyal medyanın zorunlulukları, üreticileri kendi alanlarının dışındaki iletişim ve PR faaliyetlerine yönlendirerek, üretken zamanın ve yaratıcı enerjinin kaybına yol açıyor. Bourdieu’nün kültürel sermaye...