Ana içeriğe atla

ÇİN MASALLARI



ÇİN MASALLARI

En İleri Giden Ok En Geri Çekilen Yaydan Çıkar 

Çeviri: Servin Sarıyer 

Karakarga Yayınları 200 

Dünya Masalları Serisi - 9

1-2. Baskı: Mart 2019 
3-4. Baskı: Nisan 2019 

ISBN: 978 - 605 - 7865 - 02 - 1

18 TL

251 Sayfa 


Kitabın tanıtımı şu şekilde:

"Periler, hayaletler, görünmezler, hayvanlar, insanlar, sular, ağaçlar...

Birbirleriyle denk ve uyumlu bir ilişki içindeki her varlığın, insanlığa açgözlü olmamayı, saygıyı, geleneklere bağlı ve sözüne sadık olmayı öğütleyen hikayeleri, Çin'de hem yetişkinler hem de çocuklar tarafından sevilerek anlatılıp dinleniyor. Kardeşi olan tüm kültürlerden farklı olarak Çin halk masalları, Konfüçyüsçülük, Taoizm ve Budizm etkisiyle daha filozofça bir derinliğe ve ayrıcalığa kavuşuyor."

Kitap Önsöz, Doğa ve Hayvan Masalları ve Tanrıların Efsaneleri adlı bölümlerden oluşuyor. Toplamda 35 masal var. Önsözden kısa bir alıntı yapayım:

"Doğal felaketler, daha uygun bir yaşam arayışı, savaşlar gibi pek çok nedenin göçe zorladığı insanlığın, özellikle toprak ve inanışlar söz konusu olduğunda formu farklı birçok ortak hikayesi oluyor. Kuşaklar boyunca üstünde yaşadığı toprağı hiç terk etmemiş, birbirinin yaşamından habersiz iki halkın bile masalları, atasözleri, deyişleri hayret verici benzerlikler taşıyabiliyor."

Bu kitabı alalı aslında yaklaşık bir ay oldu. Son zamanlarda yeni bir adet edindim. Eşzamanlı kitap okuma. Şöyle ki: mesela sabahları farklı akşamları farklı kitap okuyorum. Yolculukta veya toplu taşımadayken ise bambaşka okumalarım oluyor. Sabah kafasıyla felsefe okuyorsam, gece yatmadan önce de böyle masalsı fantastik şeyler okumaya başladım. Yoldayken de daha ziyade dergi, makale, e-kitap ya da sosyal medyada yazılan ve içeriğini beğendiğim flood'ları okuyorum. İşte bu masal kitabı da -ki genellikle bilge kişilerden bahsediyor- tam böyle uyumadan önce okunup kafa dağıtacak türden. Her gece bir iki masal okuyarak uyumak için birebir. Tavsiye ederim :)

Kitap Değerlendirmesi: Nilüfer Şen 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İçerik Üreticilerine Açık Çağrı

  Yazarlar, çevirmenler, metin yazarları, reklam yazarları… Bu çağrı, yaşamını kalemiyle idame ettiren herkese... 2003’ten bu yana yazın dünyasının farklı alanlarında çalışan biri olarak,  sizleri yapay zekâ ile içerik üretimi konusunda biraz sağduyuya davet ediyorum. 1980 doğumluyum. Analogdan dijitale geçen son neslin bir temsilcisi olarak söylüyorum: Yapay zekâ ile yazılmış metinler orijinal kalemden çıkanlarla karşılaştırıldığında sırıtıyor. İlk birkaç cümlede, birkaç anahtar kelimede kendini ele veriyor.  Ve benim gibi bunu şıp diye anlayan çok fazla içerik üreticisi var. Ne kadar uğraşsanız da, şu anki haliyle hiçbir yapay zekâya  otantik bir üslup, ruh ya da karakter kazandıramıyorsunuz. (En azından şimdilik… ) ChatGPT dahil birçok araç, “marketing” jargonuna bulanmış, keyword’lerle dolu, tanıdık, tekdüze, yapay bir dil kullanıyor. Ve bu da metinlerin güvenilirliğini ve inandırıcılığını yitiriyor. Bu, özellikle de yıllanmış içerik üreticileri için kabul ...

Kaldığımız Yerden Devam

Tekrar Merhaba :) Bir süredir yazılarıma ara vermiş olsam da, kelimelerle kurduğum köprüyü yeniden inşa etmenin zamanı geldi. 2023’te bıraktığım yerden, yeni gözlemler ve taze bir bakış açısıyla devam ediyorum. Bu süreçte hem dünyada hem de kendi yaşamımda pek çok şey değişti; bu değişimlerin bana kattığı derinlik, yazılarımın da yolculuğuna yansıyacak. Bundan böyle bloğumda kitap değerlendirmelerine, iklimsel ve çevresel gelişmelere, sanatın ilham verici dünyasına dair paylaşımlara daha fazla yer vereceğim. Hem eleştirel hem de merak dolu bir gözle, okuduklarımı, gördüklerimi ve düşündüklerimi sizlerle paylaşmayı dört gözle bekliyorum. Yazılarımda, sadece bilgi vermek değil, aynı zamanda birlikte düşünebileceğimiz, tartışabileceğimiz ve ilham alabileceğimiz bir alan açmak niyetindeyim. Nilüfer Şen Çakar

Dijital Çağda Entelektüel Üretimin Paradoksu

  Günümüz kültürel ve entelektüel üretim ortamında, sanatçılar, bilim insanları ve yazınsal/düşünsel üreticiler, yaratıcı emeklerini görünür kılma zorunluluğu ile karşı karşıya. Dijital ve sosyal medya platformlarının hegemonik etkisi, üreticileri adeta birer pazarlamacı veya reklamcı gibi hareket etmeye mecbur bırakmakta; üretimin kendisi, görünürlük stratejileri ile şekillenen bir rekabet alanına tabi kılınmaktadır. Bu durum, J. S. Mill’in “yaratıcı özgürlük” ve Hannah Arendt’in “insani faaliyetlerin hiyerarşisi” üzerine kurduğu düşünceleri çağrıştıracak biçimde, derin çalışma, odaklanma ve içe dönük üretim süreçlerini sistematik olarak baskılamakta; dolayısıyla yaratıcı potansiyelin önemli bir kısmı, görünürlük ve tanıtım zorunlulukları için tahsis edilen zamana dönüşmektedir. Sosyal medyanın zorunlulukları, üreticileri kendi alanlarının dışındaki iletişim ve PR faaliyetlerine yönlendirerek, üretken zamanın ve yaratıcı enerjinin kaybına yol açıyor. Bourdieu’nün kültürel sermaye...