Ana içeriğe atla

HELLO, MY NAME IS DORIS


Hello, My Name is Doris (Merhaba, Benim Adım Doris)...bu filme kişisel gelişim ile ilgili filmler başlığı altında rastladım. Sally Field'i başrolde görünce oldukça ilgimi çekti. Filmde 60 yaşlarında bir firmada çalışan Doris platonik olarak iş arkadaşına aşık olur. Daha sonra bir kişisel gelişim seminerine katılır. Orada ortamın ve konuşmacının yükseltici etkisiyle kendine aşırı bir güven gelir. Sürekli seminerde öğrendiği Impossible (I'm Possible) yani "imkansız değil mümkün" mottosunu tekrarlayarak kendini motive eder. İş arkadaşı John'a kendini beğendirmek için türlü şekillere girer. 

Aslında özel hayatında da hiçbir eşyasını atamayan, tüm eşyalarıyla duygusal bağlar kurmuş ve bir türlü sadeleşemeyen bir yapıya sahiptir. Arkadaşları bu huyundan ve John'dan vazgeçmesi ve yaşına göre davranması için Doris'e telkinlerde bulunsa da o artık yaşamında bir değişiklik istemektedir. Buradaki sorun daha kendi içindeki problemleri halledemeden bu aşka kendini fazla kaptırmasıdır. John ise ona arkadaşça davranmakta ve aslında umut vermemektedir. Fakat Doris bunu göremez.

Bundan sonra sürpriz gelişmeler yaşanır. Bu film bizde oynadı mı oynamadı mı hiç hatırlamıyorum ama gerçekten hak ettiği ilgiyi görmediğini düşünüyorum. O kadar içten ve naif işlenmiş ki konu insan soluksuz izliyor. E bir de Sally Field farkı

İzlemediyseniz tavsiye ederim :) 

Film Değerlendirmesi: Nilüfer Şen 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İçerik Üreticilerine Açık Çağrı

  Yazarlar, çevirmenler, metin yazarları, reklam yazarları… Bu çağrı, yaşamını kalemiyle idame ettiren herkese... 2003’ten bu yana yazın dünyasının farklı alanlarında çalışan biri olarak,  sizleri yapay zekâ ile içerik üretimi konusunda biraz sağduyuya davet ediyorum. 1980 doğumluyum. Analogdan dijitale geçen son neslin bir temsilcisi olarak söylüyorum: Yapay zekâ ile yazılmış metinler orijinal kalemden çıkanlarla karşılaştırıldığında sırıtıyor. İlk birkaç cümlede, birkaç anahtar kelimede kendini ele veriyor.  Ve benim gibi bunu şıp diye anlayan çok fazla içerik üreticisi var. Ne kadar uğraşsanız da, şu anki haliyle hiçbir yapay zekâya  otantik bir üslup, ruh ya da karakter kazandıramıyorsunuz. (En azından şimdilik… ) ChatGPT dahil birçok araç, “marketing” jargonuna bulanmış, keyword’lerle dolu, tanıdık, tekdüze, yapay bir dil kullanıyor. Ve bu da metinlerin güvenilirliğini ve inandırıcılığını yitiriyor. Bu, özellikle de yıllanmış içerik üreticileri için kabul ...

Kaldığımız Yerden Devam

Tekrar Merhaba :) Bir süredir yazılarıma ara vermiş olsam da, kelimelerle kurduğum köprüyü yeniden inşa etmenin zamanı geldi. 2023’te bıraktığım yerden, yeni gözlemler ve taze bir bakış açısıyla devam ediyorum. Bu süreçte hem dünyada hem de kendi yaşamımda pek çok şey değişti; bu değişimlerin bana kattığı derinlik, yazılarımın da yolculuğuna yansıyacak. Bundan böyle bloğumda kitap değerlendirmelerine, iklimsel ve çevresel gelişmelere, sanatın ilham verici dünyasına dair paylaşımlara daha fazla yer vereceğim. Hem eleştirel hem de merak dolu bir gözle, okuduklarımı, gördüklerimi ve düşündüklerimi sizlerle paylaşmayı dört gözle bekliyorum. Yazılarımda, sadece bilgi vermek değil, aynı zamanda birlikte düşünebileceğimiz, tartışabileceğimiz ve ilham alabileceğimiz bir alan açmak niyetindeyim. Nilüfer Şen Çakar

Dijital Çağda Entelektüel Üretimin Paradoksu

  Günümüz kültürel ve entelektüel üretim ortamında, sanatçılar, bilim insanları ve yazınsal/düşünsel üreticiler, yaratıcı emeklerini görünür kılma zorunluluğu ile karşı karşıya. Dijital ve sosyal medya platformlarının hegemonik etkisi, üreticileri adeta birer pazarlamacı veya reklamcı gibi hareket etmeye mecbur bırakmakta; üretimin kendisi, görünürlük stratejileri ile şekillenen bir rekabet alanına tabi kılınmaktadır. Bu durum, J. S. Mill’in “yaratıcı özgürlük” ve Hannah Arendt’in “insani faaliyetlerin hiyerarşisi” üzerine kurduğu düşünceleri çağrıştıracak biçimde, derin çalışma, odaklanma ve içe dönük üretim süreçlerini sistematik olarak baskılamakta; dolayısıyla yaratıcı potansiyelin önemli bir kısmı, görünürlük ve tanıtım zorunlulukları için tahsis edilen zamana dönüşmektedir. Sosyal medyanın zorunlulukları, üreticileri kendi alanlarının dışındaki iletişim ve PR faaliyetlerine yönlendirerek, üretken zamanın ve yaratıcı enerjinin kaybına yol açıyor. Bourdieu’nün kültürel sermaye...