Ana içeriğe atla

OUT OF INK - MÜREKKEPTEN


11.04.2019 - 28.07.2019 


Geçen hafta Pera Sanat Müzesi'ndeki Out of Ink - Mürekkepten Sergisine gittim. Sergi Çin Güncel Sanatından Yorumlamalar başlığıyla sunuluyor. Sergi gezerken en sevdiğim şey eserlerin hikayelerini okumak. Eğer o gün normalden fazla kalabalık bir izleyici kitlesi varsa ve flaşsız fotoğraf çekilmesine izin veriliyorsa önce açıklama metinlerinin fotoğrafını çeker evde sakin kafayla okurum. 

Aslında sanat eserlerinin mutlaka tek bir açıklaması ve anlamı olmak zorunda değil. Bir eserde sizin gördüğünüz ve eserin sizde uyandırdığı duygular, düşünceler de önemlidir. Öte yandan sanatçının vermek istediği bir mesaj varsa ve bunu da paylaşıyorsa o zaman eseri daha kapsamlı anlamak için hikayesini de öğrenmekte fayda var. 

Ben müzenin her katında zamanım elverdiğince uzun durmaya gayret ettim. Çin sanatı hakkında ne biliyoruz ya da ne biliyorum diye düşündüğümde ilk aklıma gelen Terracotta Askerleri oldu. Hani şu Çin'in ilk İmparatoru Qin Shi Huangdi (M.Ö. 259-210), kendisi için, kapıları olan duvarlarla çevrili, koridorlardan ve diğer yapılardan oluşan bir yeraltı nekropolü planlayan imparatorun pişmiş topraktan yaptığı ordu. Pişmiş topraktan savaşçıların gövdeleri, pişirilmiş kilden ve seri olarak üretilmiş, birbiriyle yer değiştirebilir kısımlar veya modüllerden yapılmış olan. 

Çin modern sanatı ile ilgili ise fazla bir bilgim yoktu açıkçası. Bu sergiden sonra daha yakından takip etmeye karar verdim. 


Sanatçıların İsimleri ve Açıklama, Out Of Ink - Mürekkepten, Nisan 2019 









Benzetme, karşılaştırma yapmak ne kadar doğru bilmem ama ben ebru sanatına benzettim. Kullanılan renk karışımları çok hoşuma gitti. Gökkuşağını andıran renk cümbüşüne hem uzaktan hem yakından baktığımda yukarıdaki eserler bende farklı duygular uyandırdı. 




Yukarıdaki eserlere baktığımdaysa gökyüzünde süzülen bulutlara karışmışım hissi uyandı. Ondan sonra bir başka sanatçının rüyalarından esinlenerek yaptığı resimlere geldi sıra. Şöyle ki:



Daha sonra sıra animasyon videoların bulunduğu kata geldi. Her bir video yanılmıyorsam 10-15 dakika uzunluğunda. Baştan sona izlendiğinde bir bütünlük arz ediyor. Günümüz dünyasının robotikliği, dijitalleşmesi ile gelenekselin karışması bir arada harmanlanmış. Sıkılmadan kendinizi kaptırıyorsunuz. Eşlik eden müzikler de çok otantik. Genelde sergilerde videolar yarım yamalak izlenir ya da şöyle bir göz ucuyla bakıldıktan sonra bir sonraki bölüme geçilir. Bence bu şekilde sergi gezmek büyük kayıp. 

Sonrasında kendinizi içine yerleştirdiğiniz yani dört bir yanınızı yazılar ve noktalama işaretleriyle kaplanmış bir odada buluyorsunuz. Serginin en sevdiğim kısımlarından biri buydu. Fotoğrafları aşağıda paylaşıyorum:





Son olarak serginin bana göre sürprizi olan kattaki fotoğraflar ve yerleştirmeden bahsedip fotoğraf paylaşmadan yazıma son veriyorum. Kesinlikle gezilip görülmesi gereken bir sergi. Güncel sanattan hoşlanıyorsanız kaçırmayın derim. 11 Nisan - 28 Temmuz 2019 arasında görülebilir.


Sergi Değerlendirmesi ve Fotoğraflar: Nilüfer Şen

Kaynak: Sanatın Tüm Öyküsü








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İçerik Üreticilerine Açık Çağrı

  Yazarlar, çevirmenler, metin yazarları, reklam yazarları… Bu çağrı, yaşamını kalemiyle idame ettiren herkese... 2003’ten bu yana yazın dünyasının farklı alanlarında çalışan biri olarak,  sizleri yapay zekâ ile içerik üretimi konusunda biraz sağduyuya davet ediyorum. 1980 doğumluyum. Analogdan dijitale geçen son neslin bir temsilcisi olarak söylüyorum: Yapay zekâ ile yazılmış metinler orijinal kalemden çıkanlarla karşılaştırıldığında sırıtıyor. İlk birkaç cümlede, birkaç anahtar kelimede kendini ele veriyor.  Ve benim gibi bunu şıp diye anlayan çok fazla içerik üreticisi var. Ne kadar uğraşsanız da, şu anki haliyle hiçbir yapay zekâya  otantik bir üslup, ruh ya da karakter kazandıramıyorsunuz. (En azından şimdilik… ) ChatGPT dahil birçok araç, “marketing” jargonuna bulanmış, keyword’lerle dolu, tanıdık, tekdüze, yapay bir dil kullanıyor. Ve bu da metinlerin güvenilirliğini ve inandırıcılığını yitiriyor. Bu, özellikle de yıllanmış içerik üreticileri için kabul ...

Kaldığımız Yerden Devam

Tekrar Merhaba :) Bir süredir yazılarıma ara vermiş olsam da, kelimelerle kurduğum köprüyü yeniden inşa etmenin zamanı geldi. 2023’te bıraktığım yerden, yeni gözlemler ve taze bir bakış açısıyla devam ediyorum. Bu süreçte hem dünyada hem de kendi yaşamımda pek çok şey değişti; bu değişimlerin bana kattığı derinlik, yazılarımın da yolculuğuna yansıyacak. Bundan böyle bloğumda kitap değerlendirmelerine, iklimsel ve çevresel gelişmelere, sanatın ilham verici dünyasına dair paylaşımlara daha fazla yer vereceğim. Hem eleştirel hem de merak dolu bir gözle, okuduklarımı, gördüklerimi ve düşündüklerimi sizlerle paylaşmayı dört gözle bekliyorum. Yazılarımda, sadece bilgi vermek değil, aynı zamanda birlikte düşünebileceğimiz, tartışabileceğimiz ve ilham alabileceğimiz bir alan açmak niyetindeyim. Nilüfer Şen Çakar

Dijital Çağda Entelektüel Üretimin Paradoksu

  Günümüz kültürel ve entelektüel üretim ortamında, sanatçılar, bilim insanları ve yazınsal/düşünsel üreticiler, yaratıcı emeklerini görünür kılma zorunluluğu ile karşı karşıya. Dijital ve sosyal medya platformlarının hegemonik etkisi, üreticileri adeta birer pazarlamacı veya reklamcı gibi hareket etmeye mecbur bırakmakta; üretimin kendisi, görünürlük stratejileri ile şekillenen bir rekabet alanına tabi kılınmaktadır. Bu durum, J. S. Mill’in “yaratıcı özgürlük” ve Hannah Arendt’in “insani faaliyetlerin hiyerarşisi” üzerine kurduğu düşünceleri çağrıştıracak biçimde, derin çalışma, odaklanma ve içe dönük üretim süreçlerini sistematik olarak baskılamakta; dolayısıyla yaratıcı potansiyelin önemli bir kısmı, görünürlük ve tanıtım zorunlulukları için tahsis edilen zamana dönüşmektedir. Sosyal medyanın zorunlulukları, üreticileri kendi alanlarının dışındaki iletişim ve PR faaliyetlerine yönlendirerek, üretken zamanın ve yaratıcı enerjinin kaybına yol açıyor. Bourdieu’nün kültürel sermaye...