Ana içeriğe atla

OLAĞANÜSTÜ BİR GECE



OLAĞANÜSTÜ BİR GECE

Stefan Zweig

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

1. Basım 2015, İstanbul

15. Basım 2018, İstanbul

ISBN: 978-605-332-609-0

69 Sayfa

8 TL 

Kitabın arka kapağındaki tanıtım bülteni şöyle başlıyor:

"Olağanüstü Bir Gece, seçkin bir burjuva olarak rahat ve tasasız varoluşunu sürdürürken giderek duyarsızlaşan bir adamın hayatındaki dönüştürücü deneyimin hikâyesidir. Sıradan bir Pazar gününü at yarışlarında geçirirken, belki de ilk kez burjuva ahlakından saparak "suç" işler. Böylece yeniden "hissetmeye" başladığını, kötücül ve ateşli hazları olan gerçek bir insan olduğunu fark eder. İçindeki haz dolu esrime, aynı günün akşamında onu gece âleminin son atıklarının arasına, "hayatın en dibindeki lağımlara" sürükleyecek, varış noktası ise ruhani bir uyanış olacaktır."

Bu kitabı okumadan önce başıma gelen bir olayı anlatayım. Birkaç ay önce bir sabah acil bir işimi halletmeye ATM'ye gittim para çekmek için. Yüksek bir meblağ değildi. Günlük harçlık gibi bir şeydi açıkçası. İşlemi tamamlayıp ATMden kartımı aldım. Koşarak yolun karşısına geçtim. O sırada parayı almayı unuttuğum dank etti kafama. Hemen geri döndüm ama ne göreyim! Para yok. Kaşla göz arasında biri almış. Cep telefonunun uygulamasından hemen kontrol ettim. Para çekilmiş. O sırada yandaki dükkanı temizleyen birisi vardı. Göz ucuyla fark etmiştim. Şöyle bir baktım ortada yok. İçimden "Neyse adamcağızın günahını almayayım" dedim ama sanırım alan kişi oydu. Aptallığıma ve dalgınlığıma hayıflanarak içimi rahatlatmak için "Başımın gözümün sadakası olsun" diyerek yoluma devam ettim.

Bugün de tesadüfen haberlerde başına aynı olay gelen bir adamın hak arayışını gördüm. Adam parayı çekmeyi unutuyor. Arkadan gelen başka bir müşteri de (ki buna hırsız demek daha doğru olur) sadece iki adım uzaklaşan adama seslenmek yerine etrafına şöyle bir bakınıp kimsenin görmediğinden emin olunca parayı cepliyor. Mağdurumuz ise hakkını arıyor ve kamera görüntülerinden olay tespit ediliyor.

Olağanüstü bir gecedeki kahramanımız olan adamcağız ise yanlışlıkla rüzgardan uçup yere düşen at yarışı kuponunu sırf meraktan gişede bozduruyor. Yüksek bir meblağ kazandığını ise ancak o zaman gişede fark ediyor. Tüm gün ve gece boyunca kazandığı para adamın hem cebini hem ciğerini yakıyor desek yanlış olmaz. Gerisini anlatmayayım.

Tabi günümüzün  yozlaşmışlığı ile o zamanın değer yargıları arasında dağlar kadar fark var.

Kitap Değerlendirmesi: Nilüfer Şen 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İçerik Üreticilerine Açık Çağrı

  Yazarlar, çevirmenler, metin yazarları, reklam yazarları… Bu çağrı, yaşamını kalemiyle idame ettiren herkese... 2003’ten bu yana yazın dünyasının farklı alanlarında çalışan biri olarak,  sizleri yapay zekâ ile içerik üretimi konusunda biraz sağduyuya davet ediyorum. 1980 doğumluyum. Analogdan dijitale geçen son neslin bir temsilcisi olarak söylüyorum: Yapay zekâ ile yazılmış metinler orijinal kalemden çıkanlarla karşılaştırıldığında sırıtıyor. İlk birkaç cümlede, birkaç anahtar kelimede kendini ele veriyor.  Ve benim gibi bunu şıp diye anlayan çok fazla içerik üreticisi var. Ne kadar uğraşsanız da, şu anki haliyle hiçbir yapay zekâya  otantik bir üslup, ruh ya da karakter kazandıramıyorsunuz. (En azından şimdilik… ) ChatGPT dahil birçok araç, “marketing” jargonuna bulanmış, keyword’lerle dolu, tanıdık, tekdüze, yapay bir dil kullanıyor. Ve bu da metinlerin güvenilirliğini ve inandırıcılığını yitiriyor. Bu, özellikle de yıllanmış içerik üreticileri için kabul ...

Kaldığımız Yerden Devam

Tekrar Merhaba :) Bir süredir yazılarıma ara vermiş olsam da, kelimelerle kurduğum köprüyü yeniden inşa etmenin zamanı geldi. 2023’te bıraktığım yerden, yeni gözlemler ve taze bir bakış açısıyla devam ediyorum. Bu süreçte hem dünyada hem de kendi yaşamımda pek çok şey değişti; bu değişimlerin bana kattığı derinlik, yazılarımın da yolculuğuna yansıyacak. Bundan böyle bloğumda kitap değerlendirmelerine, iklimsel ve çevresel gelişmelere, sanatın ilham verici dünyasına dair paylaşımlara daha fazla yer vereceğim. Hem eleştirel hem de merak dolu bir gözle, okuduklarımı, gördüklerimi ve düşündüklerimi sizlerle paylaşmayı dört gözle bekliyorum. Yazılarımda, sadece bilgi vermek değil, aynı zamanda birlikte düşünebileceğimiz, tartışabileceğimiz ve ilham alabileceğimiz bir alan açmak niyetindeyim. Nilüfer Şen Çakar

Dijital Çağda Entelektüel Üretimin Paradoksu

  Günümüz kültürel ve entelektüel üretim ortamında, sanatçılar, bilim insanları ve yazınsal/düşünsel üreticiler, yaratıcı emeklerini görünür kılma zorunluluğu ile karşı karşıya. Dijital ve sosyal medya platformlarının hegemonik etkisi, üreticileri adeta birer pazarlamacı veya reklamcı gibi hareket etmeye mecbur bırakmakta; üretimin kendisi, görünürlük stratejileri ile şekillenen bir rekabet alanına tabi kılınmaktadır. Bu durum, J. S. Mill’in “yaratıcı özgürlük” ve Hannah Arendt’in “insani faaliyetlerin hiyerarşisi” üzerine kurduğu düşünceleri çağrıştıracak biçimde, derin çalışma, odaklanma ve içe dönük üretim süreçlerini sistematik olarak baskılamakta; dolayısıyla yaratıcı potansiyelin önemli bir kısmı, görünürlük ve tanıtım zorunlulukları için tahsis edilen zamana dönüşmektedir. Sosyal medyanın zorunlulukları, üreticileri kendi alanlarının dışındaki iletişim ve PR faaliyetlerine yönlendirerek, üretken zamanın ve yaratıcı enerjinin kaybına yol açıyor. Bourdieu’nün kültürel sermaye...