Ana içeriğe atla

RÜZGARI DİZGİNLEYEN ÇOCUK



Rüzgarı Dizginleyen Çocuk, kahramanı ve yazarı William Kamkwamba olan kitap ve film. Son zamanlarda izlediğim en etkileyici filmlerden bir tanesi diyebilirim. Konusu gerçek bir hayat hikayesine dayanıyor. Şu sıralar gerçek hikayeler ilgimi çekiyor nedense. 

Hikaye 2001'de Malawi'de geçiyor. İklim değişikliği, yanlış tarım politikaları ve kuraklık nedeniyle kıtlık başgösterdiğinde on üç yaşındaki William'ın ailesi William'ın gittiği okulun ücretini ödeyemez duruma gelmiştir. Okuldan atılan William onca yokluk içinde çaresizlik girdabında boğulmak yerine yılmaz ve kendi kendine bir rüzgar türbini inşa etmenin yollarını arar. Kitabın ya da filmin detaylarına girmeden bence filmin düğüm noktası olan repliği sizinle paylaşmak isterim:

"Can I use the library?"  (Kütüphaneyi kullanabilir miyim?)

William okuldan atılmasına rağmen okulunun kütüphanesinde çalışmanın bir yolunu bulur (nasıl olduğunu yazmıyorum) Umudunu asla kaybetmez. Çalışır çabalar. Öğrendiklerini uygulamaya koyar.


Kütüphaneyi kullanabilir miyim? sorusu aslında cümlenin tam anlamıyla girmesi yasaklanan kitaplıktan faydalanmak için William'ın izin istemekte kullandığı cümledir. Bizler gibi birçok imkanı olduğu halde az okuyan, kalitesiz yayın okuyan, okuduğunu anlamayan, anlasa da pratiğe dökmeye üşenen bir toplum içinse erişimi kolay kütüphaneleri kullanabilme becerisi var mı yok mu şeklinde yorumlanabilen manidar bir sorudur.

Gerisini anlatmayacağım. İzleyip ibret alınmalı.

Film Değerlendirmesi: Nilüfer Şen  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İçerik Üreticilerine Açık Çağrı

  Yazarlar, çevirmenler, metin yazarları, reklam yazarları… Bu çağrı, yaşamını kalemiyle idame ettiren herkese... 2003’ten bu yana yazın dünyasının farklı alanlarında çalışan biri olarak,  sizleri yapay zekâ ile içerik üretimi konusunda biraz sağduyuya davet ediyorum. 1980 doğumluyum. Analogdan dijitale geçen son neslin bir temsilcisi olarak söylüyorum: Yapay zekâ ile yazılmış metinler orijinal kalemden çıkanlarla karşılaştırıldığında sırıtıyor. İlk birkaç cümlede, birkaç anahtar kelimede kendini ele veriyor.  Ve benim gibi bunu şıp diye anlayan çok fazla içerik üreticisi var. Ne kadar uğraşsanız da, şu anki haliyle hiçbir yapay zekâya  otantik bir üslup, ruh ya da karakter kazandıramıyorsunuz. (En azından şimdilik… ) ChatGPT dahil birçok araç, “marketing” jargonuna bulanmış, keyword’lerle dolu, tanıdık, tekdüze, yapay bir dil kullanıyor. Ve bu da metinlerin güvenilirliğini ve inandırıcılığını yitiriyor. Bu, özellikle de yıllanmış içerik üreticileri için kabul ...

Kaldığımız Yerden Devam

Tekrar Merhaba :) Bir süredir yazılarıma ara vermiş olsam da, kelimelerle kurduğum köprüyü yeniden inşa etmenin zamanı geldi. 2023’te bıraktığım yerden, yeni gözlemler ve taze bir bakış açısıyla devam ediyorum. Bu süreçte hem dünyada hem de kendi yaşamımda pek çok şey değişti; bu değişimlerin bana kattığı derinlik, yazılarımın da yolculuğuna yansıyacak. Bundan böyle bloğumda kitap değerlendirmelerine, iklimsel ve çevresel gelişmelere, sanatın ilham verici dünyasına dair paylaşımlara daha fazla yer vereceğim. Hem eleştirel hem de merak dolu bir gözle, okuduklarımı, gördüklerimi ve düşündüklerimi sizlerle paylaşmayı dört gözle bekliyorum. Yazılarımda, sadece bilgi vermek değil, aynı zamanda birlikte düşünebileceğimiz, tartışabileceğimiz ve ilham alabileceğimiz bir alan açmak niyetindeyim. Nilüfer Şen Çakar

Dijital Çağda Entelektüel Üretimin Paradoksu

  Günümüz kültürel ve entelektüel üretim ortamında, sanatçılar, bilim insanları ve yazınsal/düşünsel üreticiler, yaratıcı emeklerini görünür kılma zorunluluğu ile karşı karşıya. Dijital ve sosyal medya platformlarının hegemonik etkisi, üreticileri adeta birer pazarlamacı veya reklamcı gibi hareket etmeye mecbur bırakmakta; üretimin kendisi, görünürlük stratejileri ile şekillenen bir rekabet alanına tabi kılınmaktadır. Bu durum, J. S. Mill’in “yaratıcı özgürlük” ve Hannah Arendt’in “insani faaliyetlerin hiyerarşisi” üzerine kurduğu düşünceleri çağrıştıracak biçimde, derin çalışma, odaklanma ve içe dönük üretim süreçlerini sistematik olarak baskılamakta; dolayısıyla yaratıcı potansiyelin önemli bir kısmı, görünürlük ve tanıtım zorunlulukları için tahsis edilen zamana dönüşmektedir. Sosyal medyanın zorunlulukları, üreticileri kendi alanlarının dışındaki iletişim ve PR faaliyetlerine yönlendirerek, üretken zamanın ve yaratıcı enerjinin kaybına yol açıyor. Bourdieu’nün kültürel sermaye...